Bu zilletten artık kurtulmalıyız

Önce âcizane bir tespitle başlayayım: Elimizde olmayan ve bizim kul olarak artık yapabileceğimiz bir şey kalmayan konularda dualarımızın anında kabul buyrulduğuna şahit oluruz. Sanırım herkes bu tecrübeyi...

Önce âcizane bir tespitle başlayayım: Elimizde olmayan ve bizim kul olarak artık yapabileceğimiz bir şey kalmayan konularda dualarımızın anında kabul buyrulduğuna şahit oluruz. Sanırım herkes bu tecrübeyi yaşamıştır. Ancak yapmamız gerekenleri yapmadığımız konularda bazen yıllarca dua ederiz de, dua boşa gitmiş olmasa bile istediğimiz kabul olmaz. Bunun sebebinin şu olduğunu sanıyorum:

İnsan önce kendine düşeni yapmalı ki, Allah’tan bir şey istemeye yüzü olsun. O buyuruyor ki, ‘Siz beni anın, ben de sizi anayım, siz ahdinizi yerine getirin, ben de ahdimi yerine getireyim, siz Allah’a destek olun, O da size destek olsun’.

Kâbe’de gözyaşları içerisinde yapılan ve âminlerin semayı inlettiği dualar dikkatimi çekerdi. Bunca yakarışın İslam âleminde bir yankılanması neden olmuyor? Neden bunca dua ve yakarışa rağmen Müslümanlar hep zilletten zillete düşüyorlar? Neden her gün lanetlediğimiz Yahudi konumunu kurnazca ve sürekli güçlendiriyor ve genişliyor? Neden bunca dua sanki kabul olmuyor?

Sonra meselenin özünün işte o söylediğimiz şey olduğunu anladım. Çünkü biz önce üzerimize düşeni yapmıyoruz, zevku sefa yaşıyoruz, dünyaya dalmışız, günümüzü gün ediyoruz, ahlakımız her gün biraz daha bozuluyor. Birbirimizin kuyusunu kazıyoruz. Sonra da Allah’a, biz böyleyiz ama sen yine de bize ver, diyoruz. Oysa bu O’nun kanununa ve bize öğrettiği dine aykırı bir şey.

Geçenlerde dekanımız anlatmıştı, iki kadroya iki Filistinli hoca müracaat etti, ikisine de ihtiyacımız vardı, alalım dedik. Bizi uyardılar; bunların her ikisi de Filistinli ama birisi Hamas’tan, diğeri Fetihten, bu sebeple anlaşamazlar ve problem çıkarırlar diye. Geçen yıl kendisine Mısırlı bir hocayı İslami İlimler Fakültesine almasını tavsiye ettiğimde Yalova Üniversitesi Rektör vekili de bendinize benzer bir şey söylemişti. Hocam, ihtiyacımız var, alalım ama bir problem var; Fakültede Suriyeli hocalar da var ve Mısırlılarla anlaşamazlar, problem olur. Ben bunu ona söylerken Mısırlı hoca yanımda idi. Telefonu kapadıktan sonra kendisine rektörün söylediğini söyledim. Hoca, bu gayet tabii bir şey der gibi güldü ve dedi ki, “bizde meşhur bir söz vardır; Mısırlıların iyileri, Suriyelilerin de kötüleri dışarıda olur”. Yani böyle bir fecaata bile başka bir fecaat ile karşılık verdi.

O halde mesele bir ahlak meselesi, dini doğru anlayıp yaşama meselesi, ‘Müslümanların ancak kardeş olduklarının’ bilinmesi ve ‘kardeşin ölü kardeşinin etini yememesi’ meselesi.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgi imandandır 29 Nisan 2022 | 289 Okunma İki olay üzerinden iki ilginç kavram 24 Nisan 2022 | 293 Okunma Şeytan nedir? 22 Nisan 2022 | 362 Okunma Teravihin hikâyesi ve tilavetin başına gelenler 17 Nisan 2022 | 821 Okunma Savrulduğumuzun farkında mıyız? 15 Nisan 2022 | 358 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar