İhlas ve şirk, biri varsa diğeri yoktur
Şirk meselesini uzatmış sayılabiliriz ama değer. Çünkü mümin olarak bizden istenen şey, Allah’ın alanına başka hiç bir şeyi, ya da hiçbir kimseyi karıştırmadan ve ‘dini sadece...
Şirk meselesini uzatmış sayılabiliriz ama değer. Çünkü mümin olarak bizden istenen şey, Allah’ın alanına başka hiç bir şeyi, ya da hiçbir kimseyi karıştırmadan ve ‘dini sadece O’na has kılarak’ kulluk etmemizdir. Din muameledir, yani imanın davranışa dönüşmesidir. Dinin O’na has kılınması demek, din adına yani ibadet kastıyla yaptığımız her davranışı sadece O’nun için yapıyor olmamız demektir. Allah’ın birliğini ve ibadetin sadece O’na yapılacağını prensipte herkes kabul eder ama uygulamaya yani muameleye gelince, ama, diye başlanır ve ibadet anlamı taşıyan davranışlarımız çatallanır, bazı davranışlara yorum ve kılıf aranır. Mesele çok önemli olduğu için; ‘dini sadece Allah’a has kılarak, duayı sadece Allah’a has kılarak’ ifadeleri Kuranıkerim’de en az yirmi kez tekrarlanır. Ayrıca bu anlama gelen başka onlarca ayeti kerime vardır. Demek ki, Allah kullarının zaafını biliyor.
Demiştik ki, Kuranıkerim dersimizde Zümer suresinin şirk ve ihlas konusunu vurgulayarak anlattığını fark ettik. Surenin inişi Mekke döneminin yarılarındadır ve müminlerin iman-şirk çizgisini artık netleştirmeleri önem kazanmıştır. Sure, bu meselenin ciddiyetine dikkat çekerek başlar:
‘Biz bu kitabı sana hakikat olarak indirdik, o halde sen de Allah’a, dini sırf O’na has kılarak ibadet et’ (2).
Allah’ın hakkı budur. Allah’a itaat ve ibadet anlamı taşıyan hareketlerinizde O’ndan başka bir şey düşünmeyin. Bunun adı ihlastır. Yani ihlas şirkin her çeşidinden arınmadır. Siz de dini sadece Allah için yaşayın denmiş gibidir.
‘Dikkat edin, Allah’ın istediği, katıksız/halis olan dindir. O’nun dışında veliler edinenler, biz onlara sırf bizi Allah’a daha çok yaklaştırırlar diye kulluk ediyoruz derler. Onların ihtilafa düştükleri konularda aralarındaki hükmü Allah verecektir. Allah yalancılara, katmerli kâfirlere hidayet vermez’ (3).
Buradan; bize şefaat ederler ve bu sayede biz Allah’a daha çok yaklaşırız diye Allah’ın dışında kutsallık atfedilen ve onlara gösterilen saygının ibadet anlamı taşıyacak bir şekle büründüğü her şeyin ya da her şahsın, dinin halis Allah için olmasına engel olduğu anlaşılıyor. Çünkü bu durum ibadete ve dindarlığa başkalarını dolaylı da olsa ortak kılma anlamına gelir.