İmam nikâhı, müftü nikâhı meselesi
Nikâh bir izin ve icazettir. Erkekle kadın birbirlerinin cinselliğinden yararlanabilmek için Allah’tan izin almaları gerekir. Bu yararlanmayı ancak O’nun izniyle yapabilirler. Çünkü mahremiyet Allah’ın özel...
Nikâh bir izin ve icazettir. Erkekle kadın birbirlerinin cinselliğinden yararlanabilmek için Allah’tan izin almaları gerekir. Bu yararlanmayı ancak O’nun izniyle yapabilirler. Çünkü mahremiyet Allah’ın özel alanıdır, oraya destursuz girilmez. Bakmakla dahi olsa sahibinden izinsiz kimse kimsenin cinselliğinden yararlanamaz. İşte bu iznin adı nikâhtır. Bunun için nikâh sadece Allah adına kıyılır. Eğer bugün dünyada dindar olmayanlar bile nikâh yaptırıyorlarsa bu yine de her hangi bir dinle başlamış bir uygulamanın devamıdır.
Bu sebeple İslam âlimleri nikâhın bir ibadet mi, yoksa medeni bir muamele mi olduğunu tartışmışlar, bazıları ibadet olduğunu söylerken, bazılar hukuki bir düzenleme, sözleşme, muamele olduğunu, bazılar da nikâhta her iki yönün bulunduğunu söylemişler. Doğrusu da bu sonuncusu olsa gerektir. Yani nikâh ibadet yönü bulunan bir muameledir. Bundan olacak ki, fıkıh kitapları nikâh bahsini ibadetlerin hemen arkasına, muamelat bahislerinin öncesine koyarlar.
Yine bundan olacak ki, Hanefiler diğer muamelelerde fasit batıl ayırımı yaparlarken, nikâhta ibadetlerde olduğu gibi fasidi de batıl olarak görürler. Yani nikâhı da ibadet gibi düşünürler. Buna karşılık bir fiilin salt ibadet olduğunun göstergesi, niyet olmadan yapılması halinde geçerli olmamasıdır. Ama nikâh, niyet bulunmasa bile geçerli olması yönüyle ibadetlerden ayrılır. Her ne olursa olsun, nikâhın ibadet yönü ağırlıklıdır. Bundan dolayı da hemen bütün dünyada nikâh mabetlerde kıyılır. Sanıyorum bunun istisnası sadece Türkiye, Sovyetler Birliği ve Çin idi. Rusya bu hatasından döndü, şimdi Türkiye ve Çin kaldı.
Eğer nikâhtaki bu ibadet olma özelliğini ve Allah ile bağlantısını ortadan kaldırırsanız nikâhın müt’adan farkı olmaz ve devamlılığını sağlayan manevi bir gücü kalmaz. Allah bu güçlü bağı ‘çok ağır bir misak’ olarak isimlendirir (Nisa 21). Aynı şekilde nikâhın manevi yönünü görmezlikten gelirseniz aileyi güçlü kılamazsınız. Aile dağılır, aile dağılınca da toplum fesada uğrar. Bugün Batının en büyük problemlerinden birisi budur.
Onun için bizde de Demir Perde saplantısından kurtulup nikâhın tekrar ibadetle alakasının kurulması gerekir. Aslında nikâhı imamın ya da müftünün kıyması şart değildir, hatta nikâhı her hangi bir üçüncü şahsın kıyması da şart değildir, Allah adına ve bir ibadet olarak karşılıklı iki irade beyanıyla aktedilmesi ve bunun da gizlenmeyip ilan edilmesi yeterlidir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında nikâhı hala imamlar kıymakta olduğu için ‘imam nikâhı’ diye bir kavram oluşmuş. Sonradan bu işlem belediyelere devredilmiş ve bütün maneviyatından soyutlanmış.