Müslümanlar en güçlü olmak zorunda

‘Eğer müminseniz en üstün sizsiniz’ anlamındaki ayeti kerimeyi genellikle; inanıyorsanız üstün geleceksiniz, diye anlarız. Bu doğru, ama bunda şöyle bir mana da vardır: Eğer müminseniz en üstün...

‘Eğer müminseniz en üstün sizsiniz’ anlamındaki ayeti kerimeyi genellikle; inanıyorsanız üstün geleceksiniz, diye anlarız. Bu doğru, ama bunda şöyle bir mana da vardır: Eğer müminseniz en üstün olmak zorundasınız.

En üstün olmanın sadece ahirete iman ciheti yok, dünyada maddeten güçlü olma yönü de var. Bugün güçlü olduğunu söylediklerimiz ne ile güçlüdürler? Zenginlikle, bilimle, teknoloji ile. Bunların hangisi diğerlerinin sebebidir, hangisi sonuçtur? Baktığınız açıya göre değişir. Ama bunlar olmadan dünyada üstünlüğün olmayacağı da açık. O halde bunun anlamı, müminseniz en üstün olmanın bu sebeplerini elde etmek zorundasınız demektir. Bizim fıkıhta şöyle bir kuralımız vardır: ‘Olması gereken bir şeyin olabilmesi için gerekli olan şey de gereklidir’.

Tarih boyunca hiç bilgiden/ilimden daha büyük bir güç olmamıştır ve ilim sadece din ilmi değildir. Sürekli söylüyoruz, Kuranıkerim’de bizi tabiatı, gökleri, yeri, hayvanları ve bitkileri anlamaya çağıran ayetlerin sayısı; namazı, orucu ve haccı anlamaya çağıran ayetlerin en az on katıdır. Bu oran bizim için hiç bir mana ifade etmez mi? Bizim geleneğimizde bilgiye de bilime de ilim denir ve ilim, din ilmi dünya ilmi diye ayrılmaz. Hakikat olan her bilgi ve bu bilgiye götüren her bilim ilimdir ve de bizden istenen bir şeydir. Kuranıkerim’de kâinattaki olağanüstü ayetler sayıldıktan sonra, ‘bunları ancak âlimler anlayabilir’ buyrulur. Bu âlimler neyin alimidirler?

Bilgi en büyük güç ise ve Allah (cc) “Onlara karşı gücünüzün yettiği her türlü kuvveti ve savaş araçları hazırlayın. Böylece hem Allah’ın düşmanlarını hem kendi düşmanlarınızı hem de bunların dışında sizin bilmediğiniz ama Allah’ın bildiği düşmanları korkutup caydırmış olursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, hiçbir haksızlığa uğramazsınız’ (Enfâl 60) buyuruyorsa, demek ki, işin başlangıcı burasıdır. Müslümanların kaybetmeye başladıkları nokta da işte burasıdır.

Geçen hafta Konya’da idik, bizi Konya Bilim Merkezi’ne götürdüler. Merkezin Genel Müdürü Ali Çetinkaya kardeşimiz bize merkezin çeşitli bölümlerini tanıttı. Gördüğümüz manzara hem çok sevindirici, hem de çok üzücü idi. Sevindirici idi, çünkü bugünkü tıp, fizik, kimya ve astronomi bilimlerinin temelini vaktiyle Müslümanların atmış olduğunu orada canlı örnekleriyle gördük. Üzücüydü, çünkü işin aslı bu olmakla beraber bugün yaşanan manzara bunun tam aksini gösteriyor. Astronomiyi kuran ve geliştiren Müslümanlar bugün Ramazan'ı ve bayramı tespit için bile her yıl dünya genelinde kavga edip duruyorlar.

Oysa Müslümanlar sadece Müslümanları değil, zulme uğramış bütün halkları kurtarmakla görevlidirler. ‘Size ne oluyor da, ey Rabbimiz bizi bu halkı zalim ülkeden çıkar, bize kendi katından bir yardımcı ver diye yakaran mazlum erkek, kadın, çoluk çocuk uğrunda Allah için savaşmıyorsunuz!’ (Nisa 75). Arakan böyle, Suriye böyle, Irak böyle. Bütün İslam ülkeleri böyle. Peki, bu durumda bizim için öne çıkan ilahî emir hangisidir? Doksan dokuzluk tespihi beş yüzlüğe çıkarmak mı yoksa bu kurtuluşu gerçekleştirmek adına onları bu hale getirenlerle savaş imkânlarını ve bunun ilmi ve ekonomik sebeplerini aramak, eğer yoksa temellerini atmak mı?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgi imandandır 29 Nisan 2022 | 289 Okunma İki olay üzerinden iki ilginç kavram 24 Nisan 2022 | 293 Okunma Şeytan nedir? 22 Nisan 2022 | 362 Okunma Teravihin hikâyesi ve tilavetin başına gelenler 17 Nisan 2022 | 821 Okunma Savrulduğumuzun farkında mıyız? 15 Nisan 2022 | 358 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar