Neden Kuranıkerim bilimden değil de bilgiden söz eder?
İnsanoğlu hakka ve hakikate meftun olarak yaratılmıştır. Fıtratında hakkı ve hakikati hem arama hem de sevme meyli vardır. Hakkı sabit gerçeklik, hakikati de vakıaya uygun bilgi olarak anlıyoruz.
İnsanoğlu hakka ve hakikate meftun olarak yaratılmıştır. Fıtratında hakkı ve hakikati hem arama hem de sevme meyli vardır. Hakkı sabit gerçeklik, hakikati de vakıaya uygun bilgi olarak anlıyoruz. Hak, aynı zamanda Allah’ın bir adıdır. Akif’in dediği gibi, “Hâlik’ın namütenahi adı var, en başı Hak; Ne büyük şey kul için, hakkı tutup kaldırmak”. Gerçekten kulun hamurunda hakkı, hakikati ve haklı olanı tutma ve savunma eğilimi vardır. Bu da insanın ‘Hakk’ın yarattığı kul olmasındandır. Hakkın zıddı batıl, hakikatin zıddı da yalandır.
Bu sebeple düşünen insan hakikat olan bilgiyi bulmayı hep merak etmiş, bunun için çabalamıştır. Hikmet sabit hakikattir. Zaten ‘hikmet’ ismi ‘muhkem’ yani değişmez, bozulmaz, böylece ‘hükme bağlanmış’ bir sağlamlığı ifade eder. Felsefe hikmeti aramanın adıdır.