Saldırgan hayvanların öldürülmesi meselesi
Hayvan haklarıyla ilgili yazdıklarımıza şunları da ekleyip sonuca varalım:Bize kimse hayvan hakkı öğretmesin dedik. Çünkü bizim medeniyetimiz hayvan hastaneleri kuran bir medeniyettir. Gurabahane-i laklakan budur....
Hayvan haklarıyla ilgili yazdıklarımıza şunları da ekleyip sonuca varalım:
Bize kimse hayvan hakkı öğretmesin dedik. Çünkü bizim medeniyetimiz hayvan hastaneleri kuran bir medeniyettir. Gurabahane-i laklakan budur. Üsküdar’dan yolu geçenler cami duvarlarındaki zarif kuş sığınıklarını görmüşlerdir. Bu sadece oraya has bir durum da değildir.
Hayvanlar da Allah’ın kullarıdır, hatta onların her biri bir ümmettir. Mümin karıncaya dahi merhamet eder. İnsani duygularla hayvanları seven ve onları koruyanlara saygı duymalıyız. Ancak son zamanlarda bu masum duyguları kötüye kullanmak isteyenler çoğaldı. Hayatları boyunca her gün kebabın alasını yiyenler, kurbanı hayvan katliamı olarak göstermeye çalışıyorlar. Oysa kurban, zaten her gün kesilmekte olan hayvanların senede bir defa ihsan ile merhametle kesilmesi eğitimidir. Hala tam beceremiyor olsak bile.
Ölme ve öldürme hayatın zorunlu bir parçasıdır. Bizden istenen bunun insanca, haklı olarak ve merhametle yapılmasıdır. En küçüğünden en büyüğüne kadar hayvanlar bile birbirini öldürmeden yaşayamazlar. Demek ki, bu hayatın kaçınılmaz bir cilvesidir. Hoşumuza gitmese de böyledir. Sonra hayvanların öldürülmesinde büyüklük ve küçüklük sınırını nasıl belirleyeceğiz?
Mesela mikroplar ve bakteriler bile hayvan değil midir? Kimse çıkıp mikropları ya da zararlı bakterileri öldürmeyelim demiyor. Sinekleri, çekirgeleri neden öldürüyorlar? Bunlar küçük diyorsanız, domuzların öldürülmeleri neden makul görülüyor? Hatta canlılığın ölçüsü nedir? Diyelim ki hep birlikte vejetaryen olduk, bitkiler de bir düzeyde canlı değil midir? İnsanoğlu hiçbir canlıyı öldürmeyecekse kendisinin hayatta kalması mümkün olmaz.
Gelelim asıl meselemize: