Ümmet sürekli dayak yesin mi istiyoruz?
Bilmeyen, anlamayan var mıdır? Şu anda dünyanın her yerinde ezilen, dövülen, yurdundan edilen insanlar hep Müslümanlardır. Haince, zalimce, acımasızca öldürülüyorlar. İtiraz eden olursa o da terörist ilan...
Bilmeyen, anlamayan var mıdır? Şu anda dünyanın her yerinde ezilen, dövülen, yurdundan edilen insanlar hep Müslümanlardır. Haince, zalimce, acımasızca öldürülüyorlar. İtiraz eden olursa o da terörist ilan ediliyor. Evleri, şehirleri, mabetleri ve bütünüyle tarihleri tahrip ve talan ediliyor. Dünyanın en acımasız zulmüne maruz kalıyorlar. Daha acı olan da müslümanları kendi kendilerine kırdırıyorlar. Cahillerimizi, beyinsizlerimizi kandırıp onlara örgütler kurduruyor, mezhepçiliği, ırkçılığı tahrik unsuru olarak kullanıyor, sonra dönüp bunu da müslümanların gaddarlığı, acımasızlığı, terörü olarak gösteriyorlar.
Müslümanların tarihine bakıldığında yenilmelerinin, dağılmalarının, çözülmelerinin ana sebebinin hep hiziplere, devletçiklere ayrılıp birbirleriyle uğraşmaları olduğunu görürüz. Hakkında çok az şey bildiğimiz koca Endülüs Medeniyeti böyle bir hizipleşmenin kurbanı olmadı mı?
‘Allah’a itaat edin, resulüne itaat edin, birbirinizle didişmeyin, yoksa mağlup olursunuz, rüzgârınız/gücünüz, devletiniz gider. Sabırlı olun, Allah sabredenlerle beraberdir’ (Enfâl 46). Bu sabırda yekdiğerine karşı tahammüllü olma da vardır. ‘Allah’a dönün, O’na karşı saygılı olun, namazlarınızı dosdoğru kılın, müşrik olmayın; onlar dinlerini fırka fırka ettiler, hiziplere ayrıldılar, her hizip kendi bildiğiyle yetinip, halinden memnun oldu’ (Rûm 31-32). ‘Firavun halkını şialara/hiziplere ayırarak ülkesinde zorbalık yaptı, bir kısmını ezdi, müstez’af kıldı, erkek evlatlarını öldürdü, kızlarını hayatta bıraktı…’ (Kasas 4).
‘Ey Muhammed, onlara de ki, Allah size üstünüzden de altınızdan da ceza göndermeye, size hizipçilik elbisesi giydirip kendi sıkıntılarınızı kendinize tattırmaya da kadirdir. Görüyor musun, anlasınlar diye biz ayetleri nasıl farklı farklı veriyoruz (En’âm 65). ‘Dinlerinde fırkalaşıp, hizipler haline gelenlerle senin hiç bir alakan olamaz. Onların işi artık Allah’a kalmıştır. Sonra O yaptıklarının ne demek olduğunu onlara anlatacaktır’ (En’âm 159).
İşte bütün mesele bu. Biz inanıyoruz ki, her şey Allah’ın elinde. O yardım ederse kimse size galip gelemez. Ancak O yardımını ve desteğini belli şartlara bağlamış. O Hakîm’dir, her işinde ve her hükmünde hikmetler vardır, hiç kimseye rastgele davranmıyor. Siz görevinizi yapın, ben sizin birinize on katayım diyor. İslam tarihi hep bu vadin gerçekleştiğine şahittir. Şu anda İslam ümmetinin en büyük derdi, mağlubiyetinin en büyük sebebi fırkalaşma, hizipleşme, mezhepçilik ve herkesin kendi fikirlerini yegâne hakikat sanmasıdır. Bundan kurtulmadıkça belalardan kurtulamayacaktır.
Üç gün önce Özgür-Der’in davetiyle Diyarbakır’daydım. İttihadü’l-ulema üyelerinin bazılarıyla da oturup hasbihal ettik. Öğrendim ki, Diyarbakır’daki dindar STK’lar ayda bir toplanıp ortak meselelerini tartışıyorlarmış. Çok sevindim. Doksanlı yıllarda Kütahya’ya gittiğimde orada da on iki kadar vakıf ve dernek aynı şeyi yapıyorlardı. Katılmayan tek örgüt bugün başımıza bela olan o örgüttü. O zaman döndüğümde bunun Kocaeli’nde uygulanmasını teşvik ettim, yine sadece o örgüt kabul etmedi. Ne yazık ki, o zaman bunun ne anlama geldiğini anlayamamıştık.