‘Perde arkası’nın ölümü
GENEL olarak bakıldığında Türkiye’deki gazeteler ve haber siteleri de AVM sinemalarına benzedi. Sinema ve salon sayısı çoğaldı ama hangisine gitseniz hep aynı filmler oynuyor. Farklı ve özel haberler azaldı....
GENEL olarak bakıldığında Türkiye’deki gazeteler ve haber siteleri de AVM sinemalarına benzedi.
Sinema ve salon sayısı çoğaldı ama hangisine gitseniz hep aynı filmler oynuyor. Farklı ve özel haberler azaldı. Özellikle de siyasi haberlerin hepsi birbirine benzedi. ‘Dedi’, ‘açıkladı’, ‘söyledi’ haberleri gazetelerde çok geniş yer kaplıyor artık.
‘Perde Arkası’ başlıklarına da artık nadiren rastlanıyor. Halbuki ‘perde arkası’, gazetecinin resmi açıklamaları bir yana bırakıp kendi çabasıyla, özel kaynaklara başvurarak ortaya çıkardığı bilgileri içerir. Açıklananı değil açıklanmayanı, söyleneni değil söylenmek istenmeyeni okura aktarır. Niteliği gereği, ağırlıklı olarak siyaset ve devlet çarkıyla ilgili gelişmeleri yansıtır.
‘Perde arkası’ ve kimi zaman ‘kulis haber’ diye tanımlanan bu haber türü, kıdemli muhabirlerin üstesinden gelebileceği bir iştir. Gazetecilik deneyimi, güçlü ilişki ağı ve üslup kıvraklığı gerektirir.
Bu tür habercilik, günümüzde daha çok köşe yazarlarına kalmışa benziyor. Muhabirler yerine aktüel gelişmeleri yakından izleyen köşe yazarları, yazılarında ‘perde arkası’ bilgiler veriyor, ‘kulis’ bilgileri aktarıyor. Ancak köşe yazarının ‘perde arkası’ yazısıyla, bir muhabirin kaleme aldığı ‘perde arkası’ aynı olamaz. Biri haberci, diğeri yorumcudur. Muhabir, yalın haber olarak yazar, köşe yazarı yazdığında ise bilgi ile yorum içiçe geçer.
‘Perde arkası’ haberciliğinin yok denecek kadar azalmasının temel nedeni elbette gazetecilerin yeteneksizliği, tembelliği, medya kuruluşlarının yapısal sorunları ve isteksizliği falan değil. Asıl neden günümüzün siyasi koşulları. Bu tür haberciliğin riskli olması. Zira gizli bilgilerin, gizli ilişkilerin ortaya çıkarılması hep birilerini kızdırmıştır. Bugünlerde ise ‘edinilmiş bilgiye göre’ diye yazılan ve ‘perde arkası! diye sunulan yazı, haber ya da analizler, kızdırmak yerine çoğu kez mutlu ediyor olsa gerek. Çünkü sıklıkla resmi makamlar tarafından verilip yazılması isteniyor. Hatta özel olması gerekirken bir bakıyorsunuz aynı gün dört beş medya kuruluşunda yayımlanıyor. Hem de neredeyse sözcüğü sözcüğüne aynı olarak...
Bu yönteme ilişkin çok sayıda örnek toplamıştım. Ama bu durumun asıl olarak ülkemizdeki gazetecilik koşullarından kaynaklandığını bildiğim için gazeteci arkadaşları daha fazla üzmemek adına vazgeçtim somut örnekleri sıralamaktan...