Eğitimdeki sancı

2016–2017 eğitim öğretim yılının ilk yarıyılı dün (20 Ocak 2017) dağıtılan karnelerle sona erdi. Okulların tatil olduğu dönemde de eğitim meselesi gündemden düşmemeli ve çareler...

2016–2017 eğitim öğretim yılının ilk yarıyılı dün (20 Ocak 2017) dağıtılan karnelerle sona erdi. Okulların tatil olduğu dönemde de eğitim meselesi gündemden düşmemeli ve çareler aranmalıdır.
Bu noktada şöyle bir avantaj var: Eğitim sisteminin dertli, sıkıntılı ve problemli olduğu genel olarak kabul görüyor. Hiç kimse “Eğitim sistemi çok iyi” demiyor. Dolayısıyla konu ile ilgili teklifler ilgi görüyor.

Türk Eğitim-Sen, yarıyıl tatili vesilesiyle eğitim sistemini tahlil eden bir açıklama yapmış. Bu açıklamayı özetleyerek paylaşmakta fayda var. Eğitimcilerin, eğitim sisteminin dertlerini daha yakından görme imkânları var. “Eğitim-öğretim yılının ilk yarıyılı sancılı sona eriyor” denilen açıklamada özetle şöyle denilmiş:

“Öğretmen açığı, ücretli öğretmen istihdamı, derslik açığı, okullarda alt yapı yetersizlikleri, araç-gereç ihtiyacı eğitimin öncelikli sorunlarındandır. Torpilli yapılan yönetici atamaları eğitimin kalitesini düşürmüştür. Siyasetin eli Millî Eğitim Bakanlığı’nın üzerindedir. Uygulanmayan mahkeme kararları ile hukuk iğdiş edilmiştir. Sözleşmeli ve mülâkatlı öğretmen alımı ile alın teri, emek göz ardı edilmekte, mülâkat komisyonlarının sübjektif değerlendirmeleri ile haksızlık yapılmakta, torpil meşrû zemine oturtulmakta. 4+4+4 sisteminin açtığı derin yaralar kapatılamamıştır. Nitekim bu sistemin istenen hedefleri gerçekleştiremediği MEB tarafından görülmüştür ki şu anda 5’inci sınıfların hazırlık sınıfı yapılması gibi yeni çalışmalar tartışılmaktadır.

“2017 yılı Türkiye’sinde hâlâ eğitimde sistem tartışması yapıyoruz; üniversite sınavının, liselere girişin nasıl olması gerektiği hakkında ihtiyacı karşılayacak sistemi bulamamış ve nasıl bir uygulama gerektiği hakkında fikir yürütüyoruz. Kısacası eğitim sistemine adeta deneme-yanılma yöntemiyle karar veriyoruz. Ülkemizde ne yazık ki sağlam bir yönetici atama sistemi oluşturulamamıştır. Okul yöneticiliğinde kabiliyet, bilgi, donanım bir kenara atılmış; mülâkat sistemi getirilerek, liyakat hiçe sayılmıştır. Böylece okul müdürü olmak için torpil arama dönemi başlamıştır. Yandaş sendika üyesi değilseniz, ağzınızla kuş tutsanız da okul müdürü olamıyorsunuz. Bundan büyük bir yanlış var mı? Bu minvalde bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyoruz: Kaliteli bir eğitim sistemi arzu ediyorsak, öncelikle yönetici atama sistemimizi kariyer ve liyakate uygun şekilde hukuk üzerine kurulu hale getirmek zorundayız.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
27 Mayıs hatırası 27 Mayıs 2018 | 153 Okunma Önce aile, hemen eğitim 13 Mayıs 2018 | 131 Okunma Filistin’e sanatla destek 06 Mayıs 2018 | 110 Okunma Türkiye’nin asıl ihtiyacı nedir? 29 Nisan 2018 | 77 Okunma Madem öyle niçin böyle? 22 Nisan 2018 | 119 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar