Eğitimi dert edinelim
Çare bulmamız gereken işlerin başında eğitim geldiği hâlde bu meseleyi yeterince dert etmediğimiz belli.19 milyon öğrencinin ders başı yapmış olmasından dolayı övünüyoruz. Ama...
Çare bulmamız gereken işlerin başında eğitim geldiği hâlde bu meseleyi yeterince dert etmediğimiz belli.
19 milyon öğrencinin ders başı yapmış olmasından dolayı övünüyoruz. Ama öğrencileri ‘iyi’ şekilde yetiştirebildiğimizi hiç kimse söyleyemiyor.
Dert bilinmediğinde derman bulmak mümkün mü? Avrupa’daki bazı ülkelerin nüfusundan daha fazla öğrenciye, gence sahip olmak elbette büyük bir avantaj, ama beraberinde sorumluluklar da getiriyor. Ne yazık ki eğitim meselesini dert etmeyip, şikâyet etmeyi tercih ediyoruz.
New York Üniversitesi’nde (NYU) öğretim üyesi olarak görev yapan ve eğitim üzerindeki yazılarıyla bilinen Selçuk Şirin, eğitimi dert etmeyenlerin konuşmasına itiraz etmiş. “Eğitimi dert etmiyorsanız, söylenmeyeceksiniz!” diyen Şirin’in geçen hafta yayınlanan ve Türkiye’de gerekli ilgiyi görmediğini düşündüğü OECD Eğitime Bakış Raporu’nu yorumlamış. “Eğitimi gerçekten dert etseydik bu rapor günlerce tartışılırdı” diyen Şirin’in tesbitleri şöyle:
“OECD bizim de üye olup bütçeden para aktardığımız bir ekonomik kalkınma örgütü. Sıradan bir “think tank” değil, yayınladığı tüm raporlar resmî verilere dayanıyor. O nedenle her yıl okullar açılmadan açıklanan Eğitime Bakış Raporu bir nevi karne olarak otorite kabul ediliyor. Okulların açıldığı hafta bu verileri konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız?”