İkazlar kimin için?
Millet ve memleketimizin huzurlu, güvenli ve zengin olması hepimizin ortak bir hedefi olmalı. Bunun için de iyilikleri teşvik ederken, fenalıklara da imkânlar ölçüsünde mani olmak gerekir. Bazen el ile, bazen dil ile son çare...
Millet ve memleketimizin huzurlu, güvenli ve zengin olması hepimizin ortak bir hedefi olmalı. Bunun için de iyilikleri teşvik ederken, fenalıklara da imkânlar ölçüsünde mani olmak gerekir. Bazen el ile, bazen dil ile son çare olarak da ‘buğz’ ile bunu yapmak durumundayız.
Ne var ki başta idareciler olmak üzere bazıları bu ikazlardan hoşlanmaz. Her dâim kendilerinin övülmesini, yanlışlarının görülmemesini arzu ederler. Aslında bu tavır insanın bindikleri dalı kendi eliyle kesmek anlamındadır, ama bu dahi bilinmez.
15 Temmuz’dan sonra başlatılan “KHK süreci” bütün hızıyla devam ediyor. Bu noktada ölçünün kaçtığını görmeyen, duymayan kalmadı. Yapılan yanlışlar hatırlatıldığında ise inkâr edilmiyor, hatalar kabul edilmekle birlikte “Bu kadar kalabalık ihraçlar arasında hatâlar da olabilir. Bunlar yakında düzeltilir, kimse mağdur olmaz, beklemek lâzım” deniyor. Ancak her geçen gün mağdur sayısı artmaya, mağduriyetler şiddetlenmeye devam ediyor. Bu iş için kurulması düşünülen ‘7 kişilik komisyon’un bile aylar geçmesine rağmen kurulmamış olması her şeyi anlatmıyor mu? Hemen ifade edelim ki bu problemi ‘7 kişilik komisyon’un çözmesi, halletmesi kesinlikle mümkün değil. Buna rağmen bu yetersiz komisyon dahi kurulabilmiş değil.