Kabul edelim, yanlış yapıldı
Suruç’u kana bulayan ve bütün Türkiye’yi yasa boğan terör hadisesinin bir günde unutulması mümkün değil. 30’dan fazla ölü ve bazıları ağır olmak üzere yüzden fazla yaralı...
Suruç’u kana bulayan ve bütün Türkiye’yi yasa boğan terör hadisesinin bir günde unutulması mümkün değil.
30’dan fazla ölü ve bazıları ağır olmak üzere yüzden fazla yaralı söz konusu. Saldırı sonrası yapılan açıklamalar, kurulan büyük tuzağa dikkat çekmiş olsa da, bunun tesbit edilmiş olması, idarecilerin vazifelerini yaptığı anlamına gelmiyor.
Terör bütün dünyanın başına belâ. Ülkemizde de terörün her çeşidine şahit olundu ve yüzlerce, binlerce can yandı. Suruç’ta yaşanan hadise, biraz da komşularımızdaki yangının sınırı aşıp evlerimize ulaşması anlamına gelir. Suriye’deki hadiseler başladığında Türkiye’yi idare edenlerin bin düşünüp bir adım atması icap ettiği her fırsatta ifade edildi. Ne var ki bu ikazlar yeteri kadar dikkate alınmadı. Yaklaşmakta olan tehlike küçümsendi ve ‘bir koyup bin alırız’ anlamına gelen bir tavır sergilendi. Neticede, 3 ay, bilemediniz bir yıl sürmesi beklenen ve Nisan 2011’de ülke geneline yayılan ‘kavga’ yıllarını geride bıraktı ve ne zaman ve nasıl sonuçlanacağı da meşhul.
Umumî anlamda dış politikada ve özelde Suriye hadisesinde yanlış yapıldığı hiç değilse bu saatten sonra kabul edilmeli. Eğer yapılan yanlış ve hata tesbit edilip kabul edilmezse, iyi yönde adım atılması da mümkün olmaz. Türkiye’yi idare edenler, Suriye meselesinde yanlış yaptıklarını kabul etmiş görünmüyor. Bazıları bu hatırlatmaları yanlış yorumlayıp, “Ne yani, Suriye’deki zalime yardım mı edilseydi?” diyebilir. Elbette sadece Suriye’deki değil, hiçbir zalime yardım edilmesin ve edilmemeli. Ancak itirazlar ifade edilirken mutlaka diplomasi dili kullanılmalıydı. Ayrıca, hiç kimse taşıyamayacağı yükün altına girmemeliydi. Bazılarının samimî olmayan övgüleri, idarecilerimizi yanıltmamalıydı.