Kendi köprümüzü satın alalım!

Büyük şehirlerin trafik derdi de büyük oluyor.Taşı toprağı altın muamelesi gören İstanbul’un trafiğinin sevilmemesi de bundandır. İstanbul’u her gören, “Ah bir de trafik derdi olmasa” diye...

Büyük şehirlerin trafik derdi de büyük oluyor.
Taşı toprağı altın muamelesi gören İstanbul’un trafiğinin sevilmemesi de bundandır. İstanbul’u her gören, “Ah bir de trafik derdi olmasa” diye söylenir. Haklıdırlar, çünkü İstanbul’da bir semtten bir semte gitmek; Anadolu’da bir şehirden başka bir şehire gitmekten çoğunlukla daha zordur.

İşte İstanbul’un trafik derdine çare bulmak için boğazın iki yakasını bir araya getiren tüneller ve köprüler yapıldı. Vapur taşımacılığı ihtiyacı karşılamayınca çare olarak ilk köprünün temeli 1970 yılında atılmış. 1973 yılında hizmete giren ‘Boğaziçi Köprüsü’ belli bir süre trafiğin rahalamasına sebep olmuş. Ancak Türkiye’nin her yerinden İstanbul’a doğru hızlanan göç ve şehrin plansız büyümesi ikinci bir köprü ihtiyacını doğurmuş. Boğazın iki yakasını bir araya getiren ‘Fatih Sultan Mehmed Köprüsü’ (İkinci köprü) 1988 yılında hizmete girdi. Zamanla bu da ihtiyacı karşılamadı ve üçüncü bir köprü olarak ‘Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ Ağustos 2016’da hizmet vermeye başladı. 

Köprülerin yapılması beraberinde başka tartışmaları da getirdi. İlk köprüye karşı çıkanlar bazı isimler, sonraki köprülere destek oldu. Bu arada İstanbul boğazındaki geçişlerini rahatlatacak şekilde tüp geçitler de yapıldı. Sonraki köprü ve tünellerin öncekilerden en önemli farkı, yeni bir modelle yaptırılmış olmasıdır. Yap-İşlet-Devret modeline göre bu köprüleri özel sektör yapıyor, belli bir süre/yıl işletiyor ve sonunda devlete devrediyor. “Hiç para vermeden” yaptırılan bu yatırımlar görünüşte çok kârlı, ama yapılan anlaşmalar ve verilen ‘garantiler’ sebebiyle milletin ve Hazine’nin zarar etmesine de sebep olabilir.

Nitekim bu modelle özel firmalara yaptırılan Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli ve Osmangazi Köprüsü’nün taahhütleri yanı sıra araç geçiş sayısı noktasında verilen garantiler sebebiyle Hazine kasasından, milletin cebinden 2017 yılı boyunca kabaca 2 milyar TL’nin çıkacağı söyleniyor.

“Hani biz para vermiyorduk?” sorusu sorulabilir. Doğrudur, bu köprüler ve tünel yapılırken Türkiye, devlet, Hazine hiç para vermedi. Ancak bu köprülerden belli sayıda arabanın geçeceği kabul edildi ve bu sayıda araba geçmezse sanki geçmiş gibi köprüyü yapan firmalara para ödeneceği taahhüt edildi. Tahmin edilen sayıda araba geçmediği için bir bakıma geçmeyen arabaların parasını Hazine, devlet yani biz ödüyoruz ve yıllarca da bunu ödemeye devam edeceğiz.

Peki ne yapalım? Köprülerin ve tünellerin yapılması elbette gerekliydi ve yapılması iyi oldu. Ancak ortada bir hesap hatası olduğu akla geliyor. Dinleyen olur ya da omaz, kanaatimi ve teklifimi şöylece özetleyebilirim: Hadisenin hukukî yönünü

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
27 Mayıs hatırası 27 Mayıs 2018 | 153 Okunma Önce aile, hemen eğitim 13 Mayıs 2018 | 131 Okunma Filistin’e sanatla destek 06 Mayıs 2018 | 110 Okunma Türkiye’nin asıl ihtiyacı nedir? 29 Nisan 2018 | 77 Okunma Madem öyle niçin böyle? 22 Nisan 2018 | 119 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar