Menfaatlerin çarpıştığı bölge
Ortadoğu’daki gelişmeler dünyanın tahmin etmediği merhalelere gelip dayandı.Yıllardan beri devam eden İsrail işgalinin sona erip bölgenin huzura kavuşması umulurken, İran ile Irak arasında başlayan savaşla...
Ortadoğu’daki gelişmeler dünyanın tahmin etmediği merhalelere gelip dayandı.
Yıllardan beri devam eden İsrail işgalinin sona erip bölgenin huzura kavuşması umulurken, İran ile Irak arasında başlayan savaşla bölge kana bulandı. İran-Irak savaşı sona erince bu defa Amerika’nın Irak’ı işgaline şahit olduk. O bitmeden Suriye krizi başladı ve halen devam ediyor.
Bu yaşananlar Ortadoğu’nun gerçek bir ateş çemberi içinde olduğunu ve dengelerin çok hızlı değişebileceğini göstermiş oldu. İstanbul’da düzenlenen “El Şark Forum 2016 İstanbul Buluşması” çerçevesinde yapılan konuşmalar da Ortadoğu’nun tam bir kriz merkezi olduğunu bir defa daha ortaya koymuş.
Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Mesut Özcan toplantıda yaptığı konuşmada şöyle demiş: “(Ortadoğu’da) Tam manasıyla bir kaos söz konusu. Bunun da ortaya çıkmasındaki en önemli sebeplerden biri sorunların oldukça karmaşık olması ve Ortadoğu’nun dünyanın en fazla uluslar arasılaşmış bölgesi haline gelmiş olması. Hemen hemen her aktörün burada bir çıkarının olması. Bölgesel aktörlerin de bugün bölgede yaşadığı dönüşümü tek başına şekillendirecek kapasitede olmaması. (...) Bölge ülkelerinin bu kapasitelerinin ötesine geçen durum dolayısıyla uzun vadede belki bir barış, istikrar ortaya çıkabilecek, ama kısa vadede zor gibi duruyor.”
Aynı toplantıda konuşan Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Şaban Kardaş da, “Suriye, Irak ve bölgedeki diğer yerlerde, olan biten şunu göstermektedir; derin bir istikrarsızlık maalesef uzun bir süre yerini koruyacaktır. (...) Ortadoğu hâlâ uluslar arası dinamikler tarafından şekillenmektedir” demiş.
Uluslar arası dinamiklerin, olumsuz bir şekilde bölgedeki dönüşümü şekillendirdiğini ifade eden Şaban Kardaş şunu da ilâve etmiş: “Politik boyuttan bakıldığı zaman esas mesele, demokratik dönüşümlerdir. Bildiğimiz gibi 10 yıllardır uluslar arası güçler tercihlerini otoriteryen istikrarsızlaştırma politikaları üzerine yoğunlaştırmışlardır. Otoriteryen rejimleri, istikrar olması adına desteklemişlerdir. Bölgesel dönüşümün olması, inanılmaz bir fırsat penceresi açmıştır.”
Uzmanların da ifadeleriyle Ortadoğu’daki kaosun birinci sebebi büyük devletlerin bölgedeki otoriter idareleri ve idarecileri istikrar bahanesiyle gözü kapalı desteklemesidir. Otoriter diyoruz, ama bu idarecilere ‘zalim’ demek belki de daha doğru olur. Dünyaya şekil verme iddiasında ülkelerin hakkı, hukuku ve adaleti benimsemek yerine kendi şahsî menfaatlerini benimsemesi bölgedeki kaosun en önemli sebebidir. İstikrar devam etsin diye Irak ya da Suriye’deki örneklerde olduğu gibi otoriter idarecileri desteklemek nasıl izah edilebilir? Hiç ilgilenmese, ülkenin dengeleri takip edilse neyse. Daha çok silâh satmak ya da petrol gelirinden daha fazla pay almak için ‘kötü’ idarecileri el üstünde tutulmak büyük devletlerin izah edemeyeceği bir davranıştır.