Ülkemizin zaman kaybetmeden ‘normal hal’e dönmesi gerektiği yerli ve yabancı pek çok isim tarafından ifade ediliyor.
Olağanüstü Hal rejiminin ve uygulamalarının uzun dönemde Türkiye’ye fayda değil, zarar verdiğini idarecilerimiz de bilir ve biliyor.
Nitekim, 15 Temmuz’dan sonra başlatılan OHAL uygulamalarının ilk 45 günde sona ermesinden dahi bahsedilmişti. Her ne kadar uygulama farklı olsa da başbakan bile “OHAL şartlarından referandum yapmak istemeyiz” deme ihtiyacı duymuştu. Bu bakımdan OHAL’i savunmak ve devamını istemek pek makul görünmüyor. Zaten Avrupa Birliği yöneticileri de bu noktada hatırlatmalar yapıyor ve Türkiye’nin bir an önce OHAL rejiminden çıkmasını tavsiye ediyorlar.
İdarecilerin OHAL rejimini, bu sistemi benimsemesi kendi açılarından kârlı gibi görülebilir. Neticede “Tak diye emrediyorlar, şak diye yerine geliyor” görüntüsü var. Fakat Türkiye’nin meseleleri bu sistemle, bu yöntemle çözülebilir mi? Bugün yapılan her yanlış, önümüzdeki aylarda ya da yıllarda Türkiye’yi yeni faturalar ödemek durumunda bırakabilir. Başka bazı ülkelerin de OHAL uyguladıkları hatırlatılarak bu sistem savunulmaya çalışılıyor, ama bunun da bir inandırıcılığı yok. Bu uygulamanın geniş kitleleri bu kadar mağdur ettiği başka bir ülke şu an için mevcut değildir. Nihayetinde bir günde on bin kişinin işsiz kalmasına şahit olunuyor.