Şehit babası konuşuyor, dinleyelim!
Şehit ailelerinin bakımsız evlerinin; üstü kapatılan ve görmezden gelinen adaletsizliği ve fukaralığı bir defa daha gün yüzüne çıkardığına şahit olduk. Probleme dikkat çekmeye...
Şehit ailelerinin bakımsız evlerinin; üstü kapatılan ve görmezden gelinen adaletsizliği ve fukaralığı bir defa daha gün yüzüne çıkardığına şahit olduk. Probleme dikkat çekmeye çalıştık ve “Şehit evleri neyi anlatır?” diye sorduk. Soru dikkat çektiyse de, henüz kalıcı çare bulunabilmiş değil.
Ordu’nun Akkuş ilçesindeki şehit evinin feci durumu ortaya çıkınca, tahmin edildiği üzere Türkiye’yi idare edenler hemen devreye girmiş ve evin yenilenmesi emrini vermişler. Tebrik ederiz, iyi etmişler. Ancak, yine herkesin bildiği üzere mesele sadece bir şehit evinin yenilenmesi meselesi değil. Ortada ciddî bir fakirlik, çaresizlik ve adaletsizlik var ve kamuoyu bu durumdan ancak şehitler vesilesiyle haberdar oluyor. Ordu’da ya da başka bir yerde şehitler olmasa, canlar yanmasa; bu yaraların farkına varabilecek miydik?
Haberlere göre Başbakan Ahmet Davutoğlu, şehit Uzman Çavuş Nuh Özdemir’in babası 63 yaşındaki Mehmet Özdemir’i telefonla arayarak, evinin yeniden yapılması için gereken her şeyin yapılacağını söylemiş. Şehit babasının sözleri önemli. Başbakan’a teşekkür eden şehit babası şöyle demiş, “Burada kedinin bile 10 dakika duramayacağı kadar kötü evler var, onlara da yardım yapılsın. Benden çok daha kötü durumda olanlar var. İhtiyacım fazlası gönderilen yardımları burada o mağdur ailelere vereceğim.” (DHA, 7 Ocak 2016)
Ordu Büyükşehir Belediyesi de devreye girmiş ve aileye Türkiye’nin her yerinden yardım seferberliği başlatılmış.
Gönlü tok bu şehit babasını tebrik etmek lâzım ve ediyoruz. Kendisinden daha fazla komşularını düşünüp herkese, hepimize güzel bir örnek olmuş. Şehit babasının sözlerinde çok önemli bir tesbit var. Diyor ki, “Burada kedinin bile 10 dakika duramayacağı kadar kötü evler var, onlara da yardım yapılsın.”
Bu söz, bu tesbit bütün ‘cila’ları dökmez mi?
İş dönüp dolaşıp milletin halinden haberdar olup olmamaya dayanıyor. Bu derece bir fakirlik ve muhtaçlık varsa ve bu şehit babasının da ifadesiyle yaygın ise, o bölgenin Belediye Başkanları, Kaymakamları, Valileri, Milletvekilleri ya da diğer yöneticileri ne iş yapar, bu tabloda onların da sorumluluğu yok mu?
Bu haber üzerine sohbet ettiğimiz bir dostumuz, “Türkiye’nin her yerinde böyle fukaralıklar, iç yakan durumlar var” dedi ve kendi köyünün de böyle olduğunu söyledi. Sonra kendi köyümü, komşularımı düşündüm. Bu ölçüde değilse de oralarda da sıkıntılar yaşanıyor.