Tercih günü

Uzun süreden beri devam eden ikna çalışmalarının ve konuşmaların neticelendiği, kararın millet tarafından verileceği bir gündeyiz. Milyonlarca seçmen sandık başına gidecek ve tercihini ortaya koyacak....

Uzun süreden beri devam eden ikna çalışmalarının ve konuşmaların neticelendiği, kararın millet tarafından verileceği bir gündeyiz. Milyonlarca seçmen sandık başına gidecek ve tercihini ortaya koyacak. Çıkacak olan neticesin millet menfaatine olması en büyük temennimiz.
Referandumla ilgili tartışmalar devam ederken her fırsatta ifade etmeye çalıştığımız bir mesele vardı: Hangi netice ortaya çıkarsa çıksın, Türkiye’nin bütün dertlerinin sona ereceğini düşünen varsa yanılır. Çünkü Türkiye’nin dertleri aspirin tedavileriyle iyileşecek hastalıklar olmaktan çıkmıştır. Temeli neredeyse yarım asra, bir asra dayanan problemlerle karşı karşıyayız. Bu bakımdan sandıklarda yapılacak bir tercihle bütün dertlerin sona ereceğini düşünmek kendine fenalık anlamına gelir. 15 Nisan’da var olan çoğu dert, muhtemelen 17 Nisan’da da masamızda olacak. Aksini düşünenler varsa böyle olmadığını kısa süre zarfında yaşayarak görebilir.

Ülkemizde yaşayan herkesi ilgilendiren dertleri kısaca hatırlamakta fayda var. En başta ciddî bir eğitim problemimiz var. Maddî anlamda eğitime büyük yatırımlar yapıldığı halde sistemin düzeldiğini söyleyebilir miyiz? Türkiye’yi idare edenler bile “Pek çok konuda başarılı olduk, ama eğitimde istediğimiz neticeyi elde edemedik” anlamında tesbitler yapmıyor mu? Peki, referandumda yapılacak bir tercihle eğitim sisteminin tamamen düzeleceğini söylemek mümkün mü? Keşke öyle olsa, ama bu eşyanın tabiatına ve yaratılış kanunlarına aykırı olur. Eğitim sistemi uzun süren bir çalışmayla ancak düzeltilebilir ve düzeltilmelidir.

Peki, her iktidarın şikâyet ettiği bürokrasi bir günde ortaya konulan tercihle düzelmiş olur mu? Meselâ, 15 Nisan’da “Bugün git, yarın gel” diyen bir bürokrat 17 Nisan’da “Hoş geldiniz. Siz zahmet etmeyin. Şöyle bekleyin. Ben işinizi hemen hallederim” der mi?

Bir türlü düzelmeyen ve idarecilerin de haklı olarak şikâyet ettiği adalet sistemi bir günden öbür güne düzelmiş olur mu? Adliye saraylarında bekleyen dosyalar hemen açılıp hızlı bir şekilde neticeye ulaşır mı?

Yarından sonra da bu ve benzer dertlerimiz yanımızda olacak. O halde bu dertlerden kurtulmak için kalıcı çareler aramak durumundayız. “Muhali [gerçekleşmesi mümkün olmayanı] talep etmek, kendine fenalık etmektir” düsturu gereği gerçekleri bilmek ve görmek durumundayız. Meselâ bazı yorumcular 17 Nisan’dan sonra gelecek olan 2 yılda (2018 ve 2019’da) üst

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
27 Mayıs hatırası 27 Mayıs 2018 | 153 Okunma Önce aile, hemen eğitim 13 Mayıs 2018 | 131 Okunma Filistin’e sanatla destek 06 Mayıs 2018 | 110 Okunma Türkiye’nin asıl ihtiyacı nedir? 29 Nisan 2018 | 77 Okunma Madem öyle niçin böyle? 22 Nisan 2018 | 119 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar