Terörist yetiştiren sistem
Son yıllarda adı en çok duyuyan terör örgütlerinden biri de IŞİD ya da idarecilerin kullandığı şekliyle DAEŞ oldu. “İslâm devleti” kurduklarını ilân eden bu örgütün en...
Son yıllarda adı en çok duyuyan terör örgütlerinden biri de IŞİD ya da idarecilerin kullandığı şekliyle DAEŞ oldu.
“İslâm devleti” kurduklarını ilân eden bu örgütün en büyük zararı İslâm’a ve Müslümanlara verdiği tartışmasız bir şekilde kabul ediliyor. Daha önce de, İslâm adına hareket ettiğini ilân edip İslâm’a zarar veren başka örgütler olduğu gibi...
Şu kabul edilmelidir ki, bu ve benzeri örgütler ‘ifsat şebekeleri’nin laboratuvarlarında oluştruluyor. Uygun zeminde ‘iş’lerini yapmış oluyorlar. Geride kalan yıllarda gündemi meşgul eden, bugün ise adı sanı dahi unutulan ‘meşhur’ terör örgütleri yok muydu? O örgütler nasıl bir projenin parçası idiyse, bugün dünyayı meşgul eden IŞİD -ya da adı ne olursa olsun- benzer örgütler aynı planın parçası ve aynı maksada hizmet ediyorlar.
Terör örgütü üyelerinin ekseriyetle yanlış politikalar neticesinde ortaya çıktığı da ayrı bir gerçek. PKK’nın, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında ‘olgunlaştırıldığı’ bilinmiyor mu? Orhan Miroğlu bir yazısında 12 Eylül sonrası günleri şöyle anlatmıştı: “Vedat’ın [Aydın] öldürülmesi, bölgede yeni bir siyasî konseptin yolunu açtı. Barış umutlarını söndürdü. Dağa giden gençlerin sayısında olağanüstü bir artış oldu. O kadar ki, liselerden ve üniversitelerden yüzer-ikiyüzer kişilik grupların dağlara yollandığını duyardık. Bu bir devlet konsepti ve tercihiydi, PKK ise bu konsepte, bu ateşe benzin döken konumdaydı.” (Star g., 30 Kasım 2015)
Aynı şekilde Diyarbakır Cezaevindeki şartların, PKK’nın ekmeğine yağ sürdüğü de hep anlatıldı.
Anlaşılan, benzer durum, uluslar arası terör örgütleri için de gerçerliymiş. Terör örgütleriyle ilgili bir dizi yazıda, bu konuya işaret edilmiş. Dizi yazının “Bu hapishaneler olmasa DAEŞ olmazdı” başlıklı bölümünde özetle şöyle denilmiş: ‘Cihatçı fabrikası’na dönüşmüş hapishaneler sadece Batı ülkerinde yer almıyor. Irak’ın işgalinden sonra ülkenin güneyinde kurulan Bucca Kampı, ‘cihatçı üniversitesi’ olarak anılıyordu. Hapishane, DAEŞ terör örgütünün doğduğu yer olarak biliniyor. Örgütün yönetim kademesinde bulunan (biri) Guardian Gazetesine ‘Bu hapishane olmasa DAEŞ diye bir şey olmayacağını’ (şöyle) anlatmış: Çoğumuz içeride tanıştık. Ne Bağdat’ta ne de başka bir yerde. Hepimizin bu şekilde bir araya gelebilmesi imkânsızdı. Burada hem güvende hem de El Kaide’nin lider kadrolarından sadece birkaç yüz metre uzaktaydık.. (...) Gözlerinin önünde olanı fark edemediler. Irak’ta Amerika hapishanesi olmasaydı, DAEŞ de olmazdı. Bucca bir fabrikaydı. İdeolojimizi orada geliştirdik. (...) Kusursuz bir ortam bulmuştuk. Oturup düşünecek, konuşacak, plan yapacak o kadar çok vaktimiz vardı ki. (...) Hapisten çıktığımızda bir araya gelmek konusunda anlaştık. Dışarı çıkınca buluşmamız çok kolay oldu.” (Haberturk g., 16 Ocak 2016)