Seçim ve geçim arasında...

Fukaralığı her halinden belli olan adam yorgundu, bitkindi. Çok dertli olduğu her halinden belliydi. Dert yığınları altında ezilmişti, eziliyordu. Ailesinin yüzünü bir kez olsun güldüremediğinden...

Fukaralığı her halinden belli olan adam yorgundu, bitkindi. Çok dertli olduğu her halinden belliydi. Dert yığınları altında ezilmişti, eziliyordu.

Ailesinin yüzünü bir kez olsun güldüremediğinden, çocuklarının başkalarına imrenen masum bakışlarında bir umutlu parıltıya sebep olamadığından yakınıyordu. Çoluk-çocuk çileli bir hayatı yaşamak zorunda olduklarını söylüyor; buna çare bulamadığı, iyi bir baba, iyi bir aile reisi olamadığı için kendine çok kızdığını söylüyordu. Yokluklar ve yoksulluklar içinde beli bükülmüş, ama yine de mutluluğu yakalamaya çalıştığını belirtiyordu.

Doğru dürüst gelir getiren bir “iş”i olmadığından, “aş”ı da arslanın ağzındaydı sanki. “Bir tek sevgi verebildim çocuklarıma; ama karşılığında zehir gibi bir hayat sundum! Sevgimin bedelini çilelerle, yokluklarla ödettiriyorum onlara” diyor, kendini yiyip bitiriyordu.

Elini cebine attı, bir tomar fatura çıkardı. Baktı, baktı her birine. Acı acı güldü: “Son ödeme tarihlerini geçirdim” dedi. Ödeyememişti. Neyle ödeyebilirdi ki? Yeterli geliri yoktu. “Paraya endekslenmiş bir hayatı ucuza yaşamak” mümkün müydü? Dediğine göre yaşamıyordu, sadece vardı, yaşıyormuş gibi yapıyordu! “Belki de sanal bir yaşantı bizim gibilerin hayatı” diyordu. “Elektriğimizi kesmişlerdi, yakında suyumuzu keserler” dedi. Zaten bodrum katta yaşamaya çalışıyormuş. “Eğer buna yaşamak denirse” diyor; ama yine de tevekkülü elden bırakmıyordu: “İş yok, aş yok; ama ne gam, Allah var!”

İlkokul mezunuymuş. Vasıfsız işçiymiş. “Büyüklerimizin hali-keyfi yerinde ya! Onların keyfi gıcır, işleri tıkırında ya! Kim tanır beni be, kime dert benim çilem?” diyordu. Öyle laflar ediyordu ki... Sosyal yapı içinde kendisine, “ızdırabıyla meydan muharebesi”ne devam etmek düştüğünü; yine kendisine, “sırtına basa basa yükselenlere taban teşkil etme vazifesi”ni sürdürmekten başka değer verilmediğini söylüyordu.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tavşan kaç, tazı tut 15 Ekim 2015 | 332 Okunma Ramazan müjdeleri çoğalsın 01 Temmuz 2015 | 261 Okunma Hayat örgüsünde “veda” gerçeği 24 Haziran 2015 | 176 Okunma İş işten geçtikten sonra-1 22 Haziran 2015 | 176 Okunma Erdoğan’ı eleştirme yarışı 21 Haziran 2015 | 204 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar