Dinci siyasetin sonuçları
Yeni Zelanda'daki akıl dışı, insanlık dışı saldırıyla ilgili yazdıkları yazılarda, genç meslektaşlarım "Buna Hristiyan terörü diyebilir miyiz?" diye sorup. Kendileri yanıtlamışlar:"...
“Hayır diyemeyiz”
Hiç ama hiç katılmıyorum.
Diyebiliriz.
Bu bal gibi “Hristiyan terörüdür!”
İslami terör ne kadar gerçekse, bu da o kadar gerçektir, o kadar vardır.
Din denilen “Kutsal”, siyasete ne kadar alet edilirse, o dinin adıyla anılan “Terör” de o kadar var olacaktır.
Dini siyasal amaçlarla kullanma, dini değerler üzerinden siyaset yapma ve din sömürüsü üzerinden siyasi güç devşirme meraklısı Müslüman siyasetçiler, istemeyerek de olsa “İslamcı terör”ün doğmasına neden oldular.
Bu söylemlerden etkilenen, genç, amaçsız, hevesli kitleler radikalleştiler.
İçlerinden bazıları teröre yöneldi.
Son yıllarda da Batı’daki insani değerlerin giderek erozyona uğramasından, siyasetindeki boşluktan faydalanan bir grup siyasetçi de dini siyasete alet etmeye, din üzerinden oy toplamaya, dini değerleri kullanarak toplumu ajite etmeye yöneldiler.