O gün AB ‘Evet’ deseydi
Bugünlerde yurtdışında Türk olmak, hele hele Türk gazeteci olmak insana mutluluk vermiyor. Oysa çok değil 10 yıl öncesinde Avrupa’da çok keyifle dolaşıyorduk. Türkiye parlayan...
Bugünlerde yurtdışında Türk olmak, hele hele Türk gazeteci olmak insana mutluluk vermiyor.
Oysa çok değil 10 yıl öncesinde Avrupa’da çok keyifle dolaşıyorduk.
Türkiye parlayan yıldızdı.
Meslektaşlarımızın bile gıptayla baktığı bir ülkeydi.
Sokaktaki sıradan Avrupalı, Türkiye’nin AB’ye üye olduğunu zannediyordu.
Şimdi ise Türk olduğumuzu öğrenen, acıyan gözlerle bakıyor, gazeteci olduğumuzu anlayan ve biraz da entelektüel düzeyi olan ise başlıyor Türkiye aleyhine sallamaya.
Bazen bu eleştiriler öylesine ağırlaşıyor ki, bir Türk vatandaşı olarak dayanmakta zorlanıyorsunuz.
Geçenlerde Berlin’in en iyi lokantalarından birinde yemek yiyoruz.
Müşteriler arasında Berlin’in üst tabakası var.
Almanya’nın en önemli dergisinin yayın yönetmeni, gazeteciler, sanayiciler, içerisi dolu.
Yanımdaki masada bir Alman gazeteci ve eşi, onların yanında da bir reklamcı ile eşi oturuyor.
SİZİN HATA YAPMA HAKKINIZ VAR DA BİZİM YOK MU?
Gazetecinin eşi, bizimle sohbete başlıyor.
Türkiye aleyhtarı bir konuşma.
Türkiye’nin Ortadoğu’yu kan gölüne çevirdiğini, Suriye’yi karıştırdığını, milyonlarca mültecinin Türkiye’nin eseri olduğunu anlatıyor.
Önce biraz sabırla dinliyorum.
Dayanamıyorum, “Çok da haklı değilsiniz. Suriye’ye karıştıran Türkiye değil. Önce sizin de aralarında bulunduğunuz Batı ülkeleri Suriye’ye saldırdı. Türkiye o sırada bu durumu yatıştırmaya çalıştı, ama en sonunda Türkiye de olaya müdahil oldu” diyorum.
Alman kadın, olayların başlangıcını hatırlamıyor belli ki! “