Yakışmayan iftira
İFTİRADAN korkarım. Ama yakışanından. İftiracı “hem suçlu hem güçlü” olup da panikle sallamaya başlayınca iftira aslında itirafa dönüşür. Hüseyin Gülence’ye...
İFTİRADAN korkarım.
Ama yakışanından.
İftiracı “hem suçlu hem güçlü” olup da panikle sallamaya başlayınca iftira aslında itirafa dönüşür.
Hüseyin Gülence’ye çok basit sorular sordum.
En önemlisi de şuydu:
- Madem itirafçı oldun, yakından tanıdığın imamların listesini devlete verdin mi, verdinse başta Adil Öksüz olmak üzere hepsi nasıl ortalıkta rahatça gezdi ve darbe girişimine kalkıştılar?
- Cumhurbaşkanı’nın yaver kadrosuna kadar giren FETÖ’cüleri niye bildirmedin? Ya bunlar Cumhurbaşkanı’na bir suikast yapsalardı.
Gayet basit sorular.
Yanıtlar da;
a. Ben bu isimleri verdim ama işlem yapılmadı,
b. Ben bu isimleri zaten bilmiyordum,
c. Ben isim falan vermedim gibi basit ve anlaşılır olmalıydı.
Yanıt verilmedi, ama tükürük geldi.
Ve 30 yıl FETÖ’nün dizinde oturup şimdi hiçbir itirafta bulunmadan itirafçı olan Gülence’ye destek ise yine bir dönemin FETÖ övücüsünden geldi. Hem de yalanlarla.
Yalanı şu: “Ali Fuat Yılmazer’le dostmuşum.”
Yok ya!
Ali Fuat Yılmazer’le hayatımda bir buçuk kere karşılaştım.
İlkinde Habertürk binasında Yiğit Bulut’la yemek yiyordu.
Yemek salonuna girdiğimde karşılaşınca, benden de oturmamı rica ettiler.