Sokakta yenilgi salonda zafer
BAŞKANLIK sistemi yalnızca iktidarı dizayn etmez... Aynı zamanda muhalefeti de dinamik bir hale getirir.Nasıl mı? Şu andaki sistemde seçim kaybeden bir genel başkanı istemediği sürece devirmek mümkün...
BAŞKANLIK sistemi yalnızca iktidarı dizayn etmez...
Aynı zamanda muhalefeti de dinamik bir hale getirir.Nasıl mı?
Şu andaki sistemde seçim kaybeden bir genel başkanı istemediği sürece devirmek mümkün değildir.
1950’den itibaren demokrasi tarihimize bakın.Seçim yenilgisi alan genel başkanlar o koltukta oturmaya devam etmiştir.İsmet İnönü defalarca seçim kaybetmiştir.
Tek istisna Bülent Ecevit’in İnönü’ye karşı kazandığı zaferdir.Yalnızca CHP mi...
ANAP’tan DYP’ye kadar bu sistem böyle yürümüştür.
Erdal İnönü-Deniz Baykal mücadelesi.Mesut Yılmaz-Akbulut rekabeti.
Sonradan Baykal’a karşı açılan muhalefet.Bu liste böyle uzar gider...
Aslında isimler halinde değil, sistem olarak baktığınızda olay şudur:
- Sokakta kaybeden genel merkezler, salonlarda topladıkları kongreleri kazandılar.
Böylece halkı değil, delegeyi önemseyen bir yönetim modeli gelişti.Yeter ki muhalefet olarak Meclis’e gir.
Parti iktidarı, halkın iktidarından daha kolaydır.Çünkü halkın iktidarında sorumluluk vardır.
Halkın oyunu almak zordur. Ama delegeleri zaten genel merkez seçtiği için delege oyu almak kolaydır.
Bu sistem Türkiye’nin demokrasi ufkunu tıkamaktadır.Yoksa mesele ne Kılıçdaroğlu ne de Bahçeli meselesidir.Bakın tarihlerine, genel başkanlar, halkın değil, partilerinin genel başkanıdır.
Bu da bir “parti demokrasisi”dir..İşte son seçimler...
1950 yılından bu yana iktidar olmayı iki kez başaran CHP.Üst üste 10’un üzerinde seçim kaybetmesine rağmen, kongrede genel başkan değiştirememiştir...