Dizilerde Türk bayrağı...
https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/tracMahalle dizilerinden dizi mahallelerine geçiş yaptık. Bana dizini söyle sana değerlerini göstereyim temalı sanal workshop katılımları ile geçiyor günler, aylar...
Mahalle dizilerinden dizi mahallelerine geçiş yaptık. Bana dizini söyle sana değerlerini göstereyim temalı sanal workshop katılımları ile geçiyor günler, aylar, haftalar. Dizilerde, özel günleri “özel” kılmak, seyirciyi ikiye bölüp adrenalin yükseltmek için elden gelen arda konmuyor. Dizinin hikayesini gündelik hayat gerilimleri ile gergin tutma taktiği zihinlerde izler bırakıyor.
Aynı yapım şirketinin aynı sıfatla başlayan iki dizisi var malumunuz. Şerbetli olan nabza göre şerbet vermiyor, daha ziyade had bildiriyor, had çiziyor. Bir Kıvılcım’la kırmızı çizgi belirliyor.
Öyle bir Kıvılcım ki çalıştığı sektörler değişiyor, evli olduğu adamlar değişiyor, ama değişmeyen tek şey, 1930’ların Kemalist refleksini itina ile sürdürmesi. Senarist, en Kemalist, en erdemli, en âşık olunan, en hayran olunan kadın karakterinden hiç ödün vermiyor. İyi bir evlat, iyi bir anne, evli kaldığı süre içinde muhakkak iyi bir eş, ama her şeyden önce “en makbul vatandaş” o. Cumhuriyetin rüyasını gördüğü kadın profili. Güçsüze karşı merhametli, hoyratlara karşı müdanasız. Senarist ne diyorsa o! Onun söylediklerine, inşa ettiği karakterlere dil uzatıp sanalın kutsiyetini bozmak kimin haddine!
Yani.
Senarist, Kıvılcım karakteri üzerinden kendisi için iyi bir kalkan inşa ettiğini düşünüyor olmalı. Nasıl olsa Türk dizilerinin geometrik yapısının toplumsal duyarlılığı gözetmesi gerekmiyor. Bazı karakterler için modern perspektif bazı karakterler için doğu tarzı nakkaş çizimi. Üstelik TV kadın kuşağı pornografik cinayet çözümlemeleriyle hukukun da ahlakın da sözcülük görevini devralmışken toplumsal duyarlılığı kim kimden bekleyebilir ki!