Dua ve eleştiri
Dua ve eleştirinin “ve" bağlacı ile bağlanıp yazı başlığı yapılması şaşırtıcı geldi mi?Başlıktaki “tutarsızlık" 20 yıl önce olsa idi neredeyse herkesin dikkatini...
Dua ve eleştirinin “ve" bağlacı ile bağlanıp yazı başlığı yapılması şaşırtıcı geldi mi?
Başlıktaki “tutarsızlık" 20 yıl önce olsa idi neredeyse herkesin dikkatini çekerdi.
Oysa içinde yaşadığımız dönemde “tutarsız"lık örnekleri pek “çarpıcı" gelmiyor. Bezgin bir kanıksama ya da bitimsiz bir şikayetin içinde oyalanıyoruz.
Öyleyse niye bu ibareyi başlığa çektim?
Çünkü ele alacağım konu tam da dua eden şahsın dua edişine baĞzılarının “katlanamama" halini ortaya koyuyor, lakin tahammülsüzler güruhu kendisini eleştirel bir tavrın adamı sayıp “efe"leniyor.
Efelenmek ile eleştirel düşünce arasında bir bağ var mı? Elbette yok.
Eleştiri ve katlanamama arasında bir geçişgenlik var mı? Elbette yok.
Eleştirinin, “katlanamama" hali olmadığını izah etmek üzere bir hikaye anlatsam, hikayemin motifini de dua eden insanların dua edişlerine diğerlerinin katlanamaması üzerinden geliştirmiş olsam, hikaye yapay bulunurdu.
Oysa yaşadığımız hayat kurguyu bile yarı yolda bırakacak olaylara sahne oluyor.
Dua eden şahsın dua edişine katlanama hali deyince nasıl yani dediniz? Bu olay Türkiye'de değil dünyanın başka bir yerinde olmuştur herhalde diye geçti zihninizden.
Olay geçen hafta Türkiye'de yaşandı.
Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar, eşi ve kızı ile Anıtkabir'i ziyaret etti. Sancar, saygı duruşunda bulundu ve dua etti.
Sosyal medya figürlerinin bu durumu yorumsuz bırakmaları beklenemezdi.Bırakmadılar netekim.
* Prof. Dr. Sancar, sana Nobel alamazsın demedik ki. Bir daha Anıtkabir'e gelme.
* Nobel almışsın ama umurumuzda değil. Anıtkabir'de dua edemezsin.
* Anıtkabir'de nöbet tutalım ve Sancar bir daha Ata'mızın huzuruna gelmesin.