Edebi kamudan bir “İtibar” geçti...
Birkaç hafta önce “Kaçan Bereket” diye bir yazıya başladım. Yazıyı İtibar dergisine göndermek niyetinde idim. İtibar’ın yayın yönetmeni değerli şair İbrahim Tenekeci’yi aradım....
Birkaç hafta önce “Kaçan Bereket” diye bir yazıya başladım. Yazıyı İtibar dergisine göndermek niyetinde idim. İtibar’ın yayın yönetmeni değerli şair İbrahim Tenekeci’yi aradım. Yazının içinde yer vermek istediğim bir fotoğraf vardı. Fotoğraf benim çektiğim amatör işi bir fotoğraf. Teknik olarak nasıl gönderebileceğimi soracaktım.
İbrahim Tenekeci “İtibar’ı kapatıyoruz” dedi. Derin bir üzüntü ile sarsıldım. Üzüntümü kendisine ifade ettim. Sonra da “Bu kadar üzülme sebebim, hissettiğim suçluluk olmalı” dedim.
“Evet” dedi İbrahim Tenekeci “yolun başında birlikte yürüyeceğinize söz vermiştiniz, sözünüzde durmadınız.”
Hayır, verdiğim sözde durdum. Bendeniz dergilere pek yazı gönderebilen birisi değilim. Bu yüzden pek çok dergi muhiti “kırgınlığı”nı ifade etmiştir. Ama İtibar’a elimden geldiğince yazı göndermeye gayret ettim.
Türk Edebiyatı, Dergâh ve İtibar dergilerini daima muhit olarak gördüm. Türk Edebiyatı ve Dergâh bendenizin ilk yazılarını yayınlayan dergiler olduğu için rüçhan haklarını elimden geldiğince muhafaza etmeye özen gösterdim.
İzlenim, Anlayış ve İtibar dergilerinin yayın hayatına katılması, bendenizin yazar olarak kitaplarımı yayınladıktan sonraki döneme tekabül ettiği için bu üç dergiye, bizden sonraki kuşakları geçmiş ile buluşturacak atmosferi inşa ettiklerine inanarak, görev bilinciyle dahil olmaya dikkat ettim.