Gençlik konusunda kafamız neden karışık?
Gençler konusunda kafamız karışık. Bazen onlardan aşırı sorumluluk bekliyoruz bazen yok yok onlar henüz daha çocuk diyoruz. Kafa karışıklığımız sadece aile meclislerinin konusu değil, devlet olarak...
Gençler konusunda kafamız karışık. Bazen onlardan aşırı sorumluluk bekliyoruz bazen yok yok onlar henüz daha çocuk diyoruz. Kafa karışıklığımız sadece aile meclislerinin konusu değil, devlet olarak toplum olarak da “gençlik kategorisi” hakkında işimize geldiği gibi bir sınır çizmek konusunda “mahir” davranıyoruz.
Biliyorsunuz 24 Haziran seçimlerinde ilk defa 18 yaşındakiler seçilme hakkına kavuştu. Bu konu ile ilgili olarak seçim öncesi sosyal medya hesabımdan şöyle bir paylaşımda bulundum:
“Mesele kamuoyunda pek tartışılmıyor. Şunu merak ediyorum, 17 yaşında aile sorumluluğunu alamayacağını düşündüğümüz ve “çocuk gelin”, “çocuk damat” dediğimiz gençler bir yılda nasıl bir aydınlanma ile donanıyor ve hayat tecrübesi biriktiriyor ki, memleketi yönetecek hale geliyor?”
Tahmin edileceği üzere, paylaşmış olduğum bu tweete çok farklı tepkiler geldi.
Gelen tepkiler arasında cevap vermemi gerektirecek en önemli soru şu idi: Bu eleştirinizi referandum sırasında dile getirdiniz mi?
Getirmedim. Birkaç yıl önce gençlik ve sorumluluk yaşı üzerinden yazdığım yazı üzerinden linç edildim. Hangi yazıda? Adalet Akademisi’ne bir seminer vermek üzere davet edildim. Seminer sonrası 25 yaşın hakim ve savcı için erken bir yaş olduğunu, geçmişin 25 yaşı ile günümüzün 25 yaşının hayat tecrübesi edinmek noktasında aynı yerde durmadığını yazdım.