“Gidişi iptal ediyorum...”

Felsefe bölümünü, her yaz Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur'unu okuyarak bitirdim.Sonra bir daha elime almadım.Alırsam sanki elektrik çarpacaktı.“En sevdiğin Tanpınar romanı hangisi” diye sorulduğunda, daima Saatleri...

Felsefe bölümünü, her yaz Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur'unu okuyarak bitirdim.
Sonra bir daha elime almadım.
Alırsam sanki elektrik çarpacaktı.
“En sevdiğin Tanpınar romanı hangisi” diye sorulduğunda, daima Saatleri Ayarlama Enstitüsü dedim.
Çarşamba sabahı, onca işin ve kargaşanın arasında Huzur'u okumaya başladım. Klasikler niye ömürde iki defa okunur sorusunun cevabını işte o an idrak ettim.
Sanki daha önce Huzur'u hiç okumamıştım. Sanki bütün satırları atlamıştım. Tuhaf bir şekilde romanı değil, ama romanı okuduğum zamanları hatırlıyordum.
Bir defasında Huzur'u çantamdan yere düşürdüm. Hocam Nihat Keklik görecek diye ödüm koptu. Çünkü o, roman okunmasına karşıydı. Gerçek bir felsefeci roman okumazdı.
Sınıfta benden başka roman okumayı seven yoktu sanıyorum. Yoksa onlar da benim gibi gizli saklı mı okuyordu?
Yıl 2017, aylardan Mart ve Huzur'un sayfalarında ilerlerken nasibime onu ilk okuduğum yıllar düşüyor. Edebiyat fakültesinin amfilerinde yaşananlar sahne sahne yerleşiyor sayfaların üstüne.
Mümtaz, amcaoğlu İhsan'ın başucunda beklemekten bitkin düşmüş bir hal ile kiracılarının kendilerine gönderdiği haberden şaşkın, İstanbul'un sokaklarında yol alırken... Hafızam araya girip romanın Şehzadebaşı'sını Edebiyat Fakültesi'ne çıkarıyor ve romanın tarihine benim kişisel tarihimi boca edip kaçıyor: Yıl 1983, amfi 3'te başımdaki perukla yakalanışım; Edebiyat Fakültesi'nin “Hasan Amcası” Dekanın emri ile amfilerde başörtülü avı gerçekleştiriyor...
Huzur'un satırlarında ilerlerken; geçmiş fena halde geri geliyor.
Geçmişin gelişi çeşit çeşit. Yaşanmamış yazlardan arta kalan sonbahar geçmişi vardır, iyidir ömrün bereketi gibidir, bir albümdeki fotoğraflara bakmak gibidir, temizleyip paklar, ondurur, bir yücelik ile hayata geri kondurur.
Hırpalana hırpalana yaşanmış, bir müddet sonra yaraları sarılmış, ama yine de ara ara kanayan geçmiş vardır; ağlatır, inletir, gidemeyişin yükü derde dert ekletir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
21. yüzyılı kim temsil ediyor? Aptallar ve aptallıklar mı? 22 Kasım 2024 | 131 Okunma 19. yüzyıl epidemiye âşık, 21. yüzyıl laboratuvarda üretilmiş virüslerin eseri/esiri 15 Kasım 2024 | 98 Okunma Şiir Cumhuriyeti’nin o yalnız vatandaşları, merhaba... 08 Kasım 2024 | 202 Okunma Dizilerde Türk bayrağı... 01 Kasım 2024 | 308 Okunma Verilen hediye geri alınır mı? 25 Ekim 2024 | 141 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar