Hayat bizim değilse hatıralar kimindir?
Matkap sesine rağmen okumaya çalışıyordum, matkap sesi kesilince dünya yerinde duruyor mu diye insiyaki olarak başımı kaldırmış olmalıyım.Gözüm henüz bir şey görmeden; kulaklarım açık...
Matkap sesine rağmen okumaya çalışıyordum, matkap sesi kesilince dünya yerinde duruyor mu diye insiyaki olarak başımı kaldırmış olmalıyım.
Gözüm henüz bir şey görmeden; kulaklarım açık pencerelerin dışarısını içeri taşıyan törenine şahit oldu.
Önce sözlerini hiç hatırlayamadığım/belki de hiç bilmediğim bir Barış Manço şarkısı doldurdu sokakları, sonra bildiğim bir şarkı -arkadaşım eşek şarkısı- ile “dur dur o açıdan çekme her türlü organizasyon yazısı giriyor” cümlesi, birbirine karıştı.
“Dur o açıdan çek/çekme” cümlesine daha önce de pek çok defalar maruz kaldığım için, anlamakta zorlanmadım. Belli ki kuaföre, nişan düğün hazırlığı içindeki çiftlerden biri gelmiş; kuaförün yanındaki bahçe dubleksinin önünde fotoğraf çektirmeye uğraşıyorlardı.
Yani hatıra biriktiriyorlardı. Bir başkasının evinin önünde sanki bizimmiş, bir zamanlar işte biz böyle idik hatırası.
“Dur dur o açıdan çekme” cümlesi okumakta olduğun kitabın sayfaları ile –Vergilius’un Ölümü- bu kadar uyumlu olmasaydı, kitaptan kaldırdığım başım geri yerine dönmek için bu kadar vakit kaybetmezdi büyük ihtimal. Matkap sesi yine başlamıştı çünkü. Hz Ali’nin acıya sadece namaz kılarken dayanması gibi bendeniz de gürültüye sadece iyi bir kitabı okurken katlanabiliyorum. Katlanabiliyorum çünkü iyi bir kitabın kendine ait şiiri, şarkısı, dış dünyanın gürültüsüne rağmen armağan ettiği bir dinginlik var.