“İyi dediler iyi olduk...”
I- Telefonda konuşuyorduk. Ben onu doğup büyüdüğü ve hiç ayrılmamakla iftihar ettiği Fatih semtini yazması için ikna etmeye çalışıyordum. “Mesulsün” dedim. “Her...
I- Telefonda konuşuyorduk. Ben onu doğup büyüdüğü ve hiç ayrılmamakla iftihar ettiği Fatih semtini yazması için ikna etmeye çalışıyordum. “Mesulsün” dedim. “Her tanıklığın bir bedeli var. Çocukluğundan başlayarak mekânların, seslerin, gölgelerin, Fatih’i Fatih yapan kişilerin aksini kâğıt üzerine düşürmelisin.”
Her zaman yaptığı gibi kaçacak bir alan buldu kendisine. Revnakoğlu’nun İstanbul’unu anlatmaya başladı. Ben onu yazmaya zorlarken o beni bir kitabın sayfalarına çeker, sonra beni orada bırakır giderdi. Her seferinde, “Bu defa aldanmayacağım” der, yine aldanır, beni kilitleyip gittiği sayfaların arasında bir vakit oyalanırdım.
O, Revnakoğlu’nun Fatih’ini anlatırken “Tamam ben ona bakarım” dedim aceleyle.
“Bak” dedi. “Senin için ne büyük hazine.”
“Ben sendeki hazinenin peşindeyim. Bütün o tanıklıklarının. Duyguyu ve bilgiyi zapt etmek zorundayız. Aklına geleni yaz. Sonra tekrar tekrar okur gözden geçiririz. Hemen şimdi, biraz önce konuştuğumuz bütün o hatıra mekânlarını yaz.”
“Hatıra dedin de... Huriye Hanım’ın annesinin beni hayran bırakan...