Kime yakın kime uzak ÖLÜM!/ Görev bilinci
Sabah telefon çalıyor arka arkaya. Bu saatte çalan telefonlar ya yanlış numaradır ya da bir ölüm haberini ulaştıran çığlık.İkincisi.19 gündür yoğun bakımda hayat ile ölüm arasında...
Sabah telefon çalıyor arka arkaya. Bu saatte çalan telefonlar ya yanlış numaradır ya da bir ölüm haberini ulaştıran çığlık.
İkincisi.
19 gündür yoğun bakımda hayat ile ölüm arasında bekleyen kuzenimi asli ülkesine yolcu etmek için evden çıkıyorum.
Metrobüs ile Avrupa yakasına geçeceğim. Daha hızlı olsun diye taksi ile Söğütlüçeşme'ye ulaşmak niyetindeyim.
Bir taksi durduruyorum. Belli bir durağa bağlı olmayan taksilerden biri. Direksiyonda 25-30 yaşlarında bir delikanlı var. Ben taksiye bindiğimde telefonla konuşuyor. Daha doğrusu karşı tarafa telefonu kapattırmaya uğraşıyor.
“Kapat arkadaşım şu telefonu. Bak arabaya bir abla bindi.”
Arkaya dönüp “Sigara içmemin bir sakıncası yok değil mi?” diyor. Yok diye cevap vereceğimden o kadar emin ki, zaten yakılmış olan sigaradan nefes çekiyor.
“Ben cenazeye gidiyorum, kafam hiç yerinde değil “ diyorum.
O nezaket gösterdi, benim de nezaket gösterip ne demek buyurun efendim keyfinize bakın demem gerekiyor. Beklediği cevabı alamamış olmak canını bir hayli sıkıyor. Olumsuz cevabım için mazeret dile getirmiş olmam bile öfkesini hafifletmeye yetmiyor.
Telefonu kapatması gereken “arkadaş” telefonu bir türlü kapatmıyor. Bir müddet “Kapat arkadaşım şu telefonu!” mihmandarlığında ilerliyoruz.
Telefon kapanmış olmalı ki, şoför tavukların su içmesine benzer bir hareket ile mesaj yazmaya çalışıyor. Bir ekran bir yol. Bir ekran bir yol. E5 üzerinde sağımızdan solumuzdan arabalar üstümüze geliyor. Öndeki arabaya bindirmek, arkadaki tarafından iptal edilmek an meselesi. İkinci defa önümüzdeki arabaya bindirmeye ramak kala lütfen telefon ile mesaj yazmayı bırakın diyorum.
“Allah Allah” diye öfkeleniyor şoför. Öfkesini sükûnetle karşılıyorum.
Açıyor ağzını yumuyor gözünü. “Senin için cenazeye gitmek ne kadar acil ise benim için de bu mesaj o kadar acil. İn başka arabaya bin, para da istemem” diye resti çekiyor.
E5 üzerinde taksi bulamayacağımı söylüyorum sakin bir şekilde. Sesime sadece sükûnetin değil kederin rengi de karışıyor. Benim kederli ses tonum muhatabımın öfkesini alt etmeye yetmiyor.