Korkularımız kardeş olaydı dünya daha güzel bir yer olur muydu?
Korku ve endişenin ırmağında sürükleniyoruz adeta.Bir üzüntünün şokunu atlamadan başka bir üzücü haber alıyoruz.Her gün onlarca korkutucu habere maruz kalıyoruz. Kimine öfkeleniyoruz kiminde...
Korku ve endişenin ırmağında sürükleniyoruz adeta.
Bir üzüntünün şokunu atlamadan başka bir üzücü haber alıyoruz.
Her gün onlarca korkutucu habere maruz kalıyoruz. Kimine öfkeleniyoruz kiminde öfkelenecek gücü bile bulamadan takatsiz kalıyoruz. Hâl böyle olunca ya insanlar ekran başında cinayet çözme seanslarına seyirci oluyor ya da olan biten her şeye uzak duruyor.
Gönlümüz sadece terör olaylarından yorgun değil. Hiç tanımadığı kişiler tarafından dövülen, eski eşi tarafından öldürülen kadın haberlerinin sayısı geometrik bir artış gösteriyor.
Medyada tanık olduğumuz her vahşet, şiddet, savaş haberi, geleceğe dair umudumuzu azaltıyor, yarın beklentimiz hasar alıyor.
20. yüzyılı “Aşırılıklar Çağı” olarak isimlendiren E. Hobsbawm, Birinci Dünya Savaşı'nda ölenlerin sadece yüzde 5'i sivil iken, İkinci Dünya Savaşı'nda hayatını kaybeden sivillerin sayısının yüzde 60'a çıktığından bahsetmiş ve ömrünün sonlarında bu rakamın yüzde 80-90'lara ulaştığına dikkat çekmişti. Hobsbawm'un ömrü Suriye'de yapılan katliamları görmeye yetmedi. Ama giderken söylemiş olduğu şu cümlenin bizim için hayati kıymeti var:
“21. yüzyılda savaş ile barış arasındaki denge, müzakere ve anlaşma konularında daha etkili mekanizmalar tasarlamaya değil, ülke içi istikrara ve askerî çatışmalardan kaçınma becerisine bağlı olacaktır.”
Anahtar kelimemiz, “ülke içi istikrar”. Norveç ya da Finlandiya için “ülke içi istikrar kelimeleri” anlaşılması zor olmayan kelimelerdir. Oysa bizim için bu kelimeleri anlamak gittikçe zorlaşıyor.
Afganistan'ın önce Rusya sonra ABD tarafından işgal edilmesinden ve buradan başlayarak “tekinsiz Orta Doğu” tohumlarının atılmasından bu yana çok şey değişti. Nükleer silaha sahip olduğu bahanesi ile Saddam devrildi, Irak üç parçaya bölündü. Kaddafi'siz Libya, Afrika kabilesinin tekinsizliğine sürükleniyor. Suriye milyonlarca Suriyelinin evinden olduğu, bebeklerin bombalar altında can verdiği, kapısı olmayan bir ülke konumunda.
“Ülke içi istikrar için” 2017 yılına Nihayet Dergi olarak “Korkmaktan korkmayalım” diyerek giriyoruz.
Yeni küresel düzen, insanları korkutarak evlerine kapatmayı planlıyor. Bu plan için gerekli bütün donanıma sahip.