Öğretmen, akademisyen, veli, zamanın ruhu...
I-O kadar tuhaf akademisyen talepleriyle karşılaşıyorum ki makul bir taleple karşılaştığımda muhatabımı şaşırtacak kadar gönüllü, her isteklerini yerine getirmeye amade bir duruma...
I-
O kadar tuhaf akademisyen talepleriyle karşılaşıyorum ki makul bir taleple karşılaştığımda muhatabımı şaşırtacak kadar gönüllü, her isteklerini yerine getirmeye amade bir duruma düşürüyorum kendimi. Yine öyle oldu. Şehir dışından gelen iki akademisyen telefon ile konuşulup halledilebilecek bir mevzu için ille de görüşme talebinde ısrar ettiler. Instagram efekti dedim, özneyi ille de görecekler, tartacaklar, uygunluk kriterlerinden geçirecekler, sonra da “A o mu? Hiç göründüğü gibi değil aslında!” diyecekler. Sosyal medya sonrası artık ahali kendini jüri başkanı konumunda görüyor. Nihai kararı verecek ya… Her vesile ile kendini, kararını tescilleme azmi içinde.
Taleplerini makul hale getirmek için “Size en yakın olan yere geliriz” dediler. Bana en yakın olan yer? Onlar yakınlığı mesafe olarak, ben rahatlık olarak anladığımdan yıllardır gittiğim yere gittim. Yolu hesaplayamadığım için vakitlice gittim. Beklemiyor gibi beklemeye karar verdim. Hal böyle olunca mekânda konuşulan her konu, konuşan her kişi bir şekilde benim kulağıma da uğramış oldu.
Seslerin sahibini görememek can sıkıcı. Üstelik seslerin renginden, tonundan kimliğini, kişiliğini, yaşını...