Öz orucu, söz orucu, köz orucu ve seçim kampanyaları...
I-Önce seslerini duydum. İki ihtiyar konuşuyor. Ne derin konuşuyorlar diye düşündüm. “Oruç üçe ayrılır” diyordu yorgunluğun bütün renklerini kuşanmış sesin sahibi: “Söz orucu...
I-
Önce seslerini duydum. İki ihtiyar konuşuyor. Ne derin konuşuyorlar diye düşündüm. “Oruç üçe ayrılır” diyordu yorgunluğun bütün renklerini kuşanmış sesin sahibi: “Söz orucu, göz orucu, öz orucu.”
“Dördüncüsünü unuttun!” dedi sanki bin yıldır susmakta olan adam.
“Köz orucu.”
“Onu bilemedim” dedi yorgun sesli.
“Ne mutlu sana. Keşke ben de bilmeseydim. Keşke hiç kimse bilmeseydi. Peynir zeytin almaya çıktım evden. Ateş pahası. Önce halime üzüldüm. Attan indim eşeğe de binemedim. Yalın ayak başı kabak yürü dedim. Sonra kendi halime üzülmekten vazgeçmek istedim. Yerden un toplayan Gazzeli çocukların görüntüsü geldi gözümün önüne. Bir müddet kendi halimi unutur gibi oldum. Kendi halimi unutmak için zalimin zulmü altında inleyenleri mi hatırlamam gerekiyordu diye düşündüm. Hiç içime sinmedi halim.”