Sitemkar erkekler / Göklerde kıyılan-kıyılmayan nikah
Malumunuz yayınladığım mektuplarla birlikte bu köşenin “bir sonraki mektup nelerden bahsedecek” diyen heyecanlı okuyucuları oldu.Mektuplara son vermeye niyet ettikçe, yeni taleplerle karşılaşıyorum. Bursa'dan bir...
Malumunuz yayınladığım mektuplarla birlikte bu köşenin “bir sonraki mektup nelerden bahsedecek” diyen heyecanlı okuyucuları oldu.
Mektuplara son vermeye niyet ettikçe, yeni taleplerle karşılaşıyorum. Bursa'dan bir okuyucum aradı. Ne kadar önemli bir iş yaptığınızı asla bilemezsiniz diye söze başladı. Üç oğul sahibi olduğunu ilk oğlunu çok kolay evlendirdiğini ama son iki oğlu evlendirmek konusunda “nasipsiz” olduklarını düşünürken; yayınlanan mektuplardan sonra küçük oğlunun Anne gördüğün gibi konu “nasip” bağlamında ele alınabilecek bir konu değil oldukça “toplumsal” dediğini söyledi.
Her sosyal bilimcinin sıklıkla karşılaştığı ama cevap veremediği / veremeyeceği o soruyu sordu: “Benim toplumsala aklım ermez oğlum dedim. Oğlum da şöyle düşün anne elle gelen düğün bayram diye bir sözümüz var ya, işte onun gibi dedi. Mesele toplumsal ise ne yapmamız gerekiyor? Çözüm önerileriniz olmayacak mı? Toplumsal denen belanın altında mı kalacağız!”
Bursalı değerli okuyucumun çözüm bekleyen haline hiç yabancı değilim. Ancak şu konuda anlaşmamız gerekiyor. Toplumsal olaylar sabahtan akşama, bu yıldan öteki yıla değişmez. Derdimi anlatmak için evlenecek bekar erkeklerin hayatını dar eden başlık parası örneğinden gideyim.
Otuz, kırk yıl öncesine kadar başlık parası evlenmenin önündeki en büyük engellerden biri idi. 1970'li yıllarda yanlış hatırlamıyorsam evlerimizin tek ekranında Yıldız Kenter ve Şükran Güngör'ün canlandırdığı oyunlar dizisi vardı. Ağırlıklı konu başlık parası idi. 1970'li yılların Yeşilçam filmlerinin vazgeçilmez temalarından biri de başlık parası idi. Başlık parasını ödeyemeyen delikanlılar gereken parayı biriktirmek için gurbete çıkardı.