Sosyal muhit ve imkân eşitliği olarak Fatih Kütüphaneleri...
Geçen haftadan en çok hangi haberi hatırlıyorsunuz? Ya da hangi haberin manşeti sizi kendi hayatınızın gerçeği ile, başkalarının hayatının tecrübesi ile...
Geçen haftadan en çok hangi haberi hatırlıyorsunuz? Ya da hangi haberin manşeti sizi kendi hayatınızın gerçeği ile, başkalarının hayatının tecrübesi ile karşılaştırdı?
Çocukluğu-mun, gençliğimin ve dahi ahir ömrümün yaz haberlerini tek bir manşette özetleyebilirim. Her yaz sıcaklar artınca aynı manşet tekrar edilir: “Halk plajlara hücum etti.” Hangi halk? Hangi plajlar? İstanbul’a kar yağmayınca Türkiye’ye gelmeyen kış gibi, yazın sıradan günlerine dair haber budur işte.
Evinde ya da iş yerinde bu manşete maruz kalan insanlar ne düşünür? Haberi yapan için onların ne düşündüğünün bir önemi yoktur. Haberi yapan, yani benzer haberlerden kopya çeke çeke manşet atan, internet sayfasında “tıklayıcıları” birkaç dakika daha oyalayabilmek, böylece de ziyaretçi sayısını yüksek göstermek isteyen “haberci”, kendisini haberin muhatabı olarak, haberle duygusal iletişime geçen biri olarak düşünmez. İşini yapıyordur ve işinin yaraya merhem olmakla, ihtiyacın ortaya getirilmesine yardım etmekle, talep kültürü inşa etmek kaygısı ile pek de alakası yoktur onun nezdinde. Yaz mevsiminin tatil görmeyen yüzü üzerine haber yapmayı pek düşünmez.
“Sosyal medya icat oldu, liyakat...