Tanık olduğumuz ağır hayattan bize düşen mesuliyet nedir?
-I- Ben bu yazıyı yazarken; hâlâ nasıl oluyor da yazmaya devam ediyorum diye, şaşırarak bastım harflerin tuşlarına. Yan yana gelmeyen kalplerin, birlikte saf tutmayan aklın, dikkatin ve rikkatin gücü ile yan yana gelebileceğine iman tazeleyerek, ‘hafv’ ile ‘reca’ arasında kelimeleri kelimelere ekledim.
Yazmaktan başka yapabileceğim bir şey yok, ne ki tanığı olduğum yüzyılın acısını yazmaya dermanım da yok.
Ne yapabilirim? “Sistemik sorunlara biyografik çözümler”in edebiyatını yapmaktan başka bir şansım ve dahi imkânım hiç olmadı.
Ben bu yazıyı yazarken; gözümün önünde maketten Çin Seddi’ni yıkan “eylemci”lerin naifliği ile kendi çaresizliğim arasındaki ortak noktalar birbirini vurdu. Sonra, Uygur H.’nin her gece yastığını ıslatan gözyaşları geldi gözümün önüne. Geldi ve gitmedi. Hikâyesini bilseydiniz nasıl oluyor da insan yine de yaşamaya güç buluyor diye şaşırırdınız. Hikâyesini anlatamam. Onun hikâyesini anlatmak, onu zayıflatmak olur çünkü. Şimdi değil çok başka zaman sonra, belki...