Zaman, mekan, teknoloji, bir kitabın okunmasını ne kadar etkileyebilir?
AVM konusunda Avrupa sıralamasına güle oynaya giren necip ülkemiz neyse ki Beyazıt Kütüphanesi ile Dünyanın En Modern Kütüphaneleri sıralamasında 4. oldu.Yıllardır her ilçeye bir İSAM ve her mahalleye...
AVM konusunda Avrupa sıralamasına güle oynaya giren necip ülkemiz neyse ki Beyazıt Kütüphanesi ile Dünyanın En Modern Kütüphaneleri sıralamasında 4. oldu.
Yıllardır her ilçeye bir İSAM ve her mahalleye “okuma/bilgi evi” inşa edilmesi gerektiğini söylüyorum. Her yer kitap kafe, lakin kütüphane konusunda bir arpa boyu yol gidemedik.
Kitap kafeler kitapların fon olarak kullanıldığı mekanlar. Fon olarak kullanılan mekanda; acele olarak kahvenizi içip, fotoğrafınızı çekip gitmeniz gerekiyor. Sosyal medyadan öğrendiğimize göre Moda’da bir “kitap kafe” kitap okunmasına ve bilgisayar açılmasına izin vermiyormuş.
Kitapla resim çektirmek, profilini “okuyucu” olarak sabitlemek ile hakikaten kitap okumak arasında hiçbir geçişkenlik yok. Ama kitap kafeler okumadan yazan yeni bir nesil inşa etmekte üzerine düşeni ziyadesiyle yerine getirdi.
İhtiyacı karşılayacak şekilde kütüphanelere sahip olmayışımızın pek çok sebebi var. Ama bu yazı için “modern kütüphane” konusunda hiçbir fikri olmayan bir kütüphane görevlisi ile yaptığım “tatsız konuşmayı” aktarmak istiyorum. Bu vesile ile belki de kütüphanelere sadece kütüphanecilik eğitimi almış kişilerin görevlendirilmesine bir katkı sunacağımı düşünüyorum.
İki sene önce iyi organize edilememiş -kağıt üzerinde şık duran ama muhtevası önemsenmeyen- bir kitap fuarında, bir kaç okuyucu ile buluştum. Benim için 50 kişinin içindeki bir kişi de bir kişi, üç kişinin içindeki bir kişi de bir kişi olduğu için soru cevap şeklinde söyleşiyi sürdürmeyi önemsiyorum. Gelenlerin kimliğine dair bilgi edinerek başlıyorum bu tarz söyleşilere. Bir grafik öğrencisi, iki öğretmen, üç belediye çalışanı bir imam hatip lisesi öğrencisi, bir okul müdürü, bir edebiyat öğretmeni, bir de etkinliğin sonuna doğru katılan ve Yapı Kredi Yayınları’na “derin ilişkilerin adamı olarak bilinen” kişinin kitabını soran bir endüstri meslek lisesi öğrencisi vardı söyleşiyi dinlemeye gelenler arasında. Geçerken söylemiş olayım pek çok yazar kendi okuyucusunu orada hazır bulundurarak başlıyor söyleşisine. Ben tam tersine daimi okuyucumu karşımda hazır bulmak için çaba sarf etmek yerine, organizasyonu yapanların davetine icabet edenlerle yüz yüze gelmeyi önemsiyorum. Fuar alanlarının, doğal bir karşılaşma mekanı olarak sınırlarını görmek açısından benim için iyi bir deneyim oluyor. İyi bir deneyim kısmının ağrısız ve sancısız olduğunu zannetmeyin. Hakarete varan karşı koyuşlarla karşılaşıyorum.