Zamanın ruhunu kavrayamayan din adamlarının sakıncalı dili...
İçinde yaşadığımız çağın özelliklerini kavramakta her zaman geç kalırız. Sadece sanatçılar, düşünürler sezgisel olarak, gelmekte olanı diğerlerinden önce kavrar....
İçinde yaşadığımız çağın özelliklerini kavramakta her zaman geç kalırız.
Sadece sanatçılar, düşünürler sezgisel olarak, gelmekte olanı diğerlerinden önce kavrar. Sanatçı ve düşünür, kavrayışını esere dönüştürür, zamanın ruhunu kavrayan eserler yeni bir dil yeni bir üslup inşa eder.
Din adına konuşan kişilerin; sanatsal sezgilerinin, felsefi boyutlarının, toplumsal değişimi kavrama kapasitelerinin zayıf olması çoğunlukla onların söylemini kaba bir anlayışa oturtur. Kişiler din adına güzel şeyler söylediklerini zannederken, esasında kitleleri dini olandan uzaklaştırmakta, yanlış söylemleri yüzünden insanları isyana teşvik etmekte, ahiret bilincini imha etmektedir.
İnsanları güzele iyiye doğruya teşvik etmek üzere konuşanların, öncelikle insanların doğruyu, iyiyi, güzeli nasıl kavradığını; iyinin iyiliği, kötünün kötülüğü hakkında bilgilerini nereden edindiğine dair bir fikrinin olması gerekiyor.
Nasıl sanatın dili modern öncesi dönemden bir hayli farklı ise, nasıl şairler şiirlerini divan edebiyatı ya da halk edebiyatı formunda dile getirmiyorsa, nasıl roman, klasik, modern, postmodern olarak farklı tema ve üslup ile ortaya çıkıyorsa din dilinin de değişmesi gerekir.
Din dilinin değişmesi, muhtevanın değişmesi anlamına gelmiyor. Neyin nasıl, hangi sıra ile hangi bilginin kiminle nasıl hangi şartlarda paylaşılacağı konusunda basiret sahibi olmayı kast ediyorum din dilinin değişmesi derken.