“Zararım yok”
-I- Sabahtı. Saatin tik takları sabahın sessizliğini bozma denemesinde bulunsa da insandan insana geçen hâl ile mekan genişliyor, zaman derinleşiyordu. Salon, 25 metre kare değil de engin okyanustu adeta. Dalgalı, rüzgarlı...
-I-
Sabahtı. Saatin tik takları sabahın sessizliğini bozma denemesinde bulunsa da insandan insana geçen hâl ile mekan genişliyor, zaman derinleşiyordu. Salon, 25 metre kare değil de engin okyanustu adeta. Dalgalı, rüzgarlı, güneşli bir okyanus.
Bir müddet yaşlı halanın yüzünde demir attı delikanlının gözleri, yaşlı kadının tespih tanesi üzerinde bahar gezintisine çıkmış gibi ağır ağır dolaşan parmaklarına bakarken günü ve dünü unuttu. Kendini unuttu. Kendini kendinden kurtaran anın içinde kayboldu gitti.
Delikanlı, yaşlı kadının her bir tanede canı gönülden hu değişine dikkat kesildi. Bir eli kalbinin, bir eli tespih tanesinin üzerinde duran kadın, engin denizleri aşıp dağların doruğuna inip çıktı sanki. Ara ara nefes alışının ritmi değişse de parmaklarının ritmi hiç değişmedi.
Neden sonra parmakların, tespih taneleri üzerindeki yolculuğu nihayete erdi. Tespihi iki avucunun içinde çamaşır ovalar gibi ovaladı yaşlı kadın. Sonra uzun uzun kokladı. Sanki bir rayiha gelecekmiş de o gelen rayihayı zapt etmesi gerekiyormuş gibi gözlerini kapatıp bekledi.
Delikanlı, kokuyu zapt etmek için insanın niye gözlerini kapattığını düşündü.