“Ben demiştim” türü böbürlenmeleri sevmem ama… Ve Haskoloğlu’nun duyurduğu korsanlık olayı…
Gazeteci Fehmi Koru’nun bugünkü (23.04.2022)''“Ben demiştim” türü böbürlenmeleri sevmem ama… Ve Haskoloğlu’nun duyurduğu korsanlık olayı…’’ başlıklı yazısı.
Yazı hayatımda en fazla kaçındığım işlerin başında yazdıklarımla böbürlenmek gelir. Günlük yazıdır, o gün pek çok konu arasından birini seçmiş, o konu hakkında bildiklerini ve üzerinde düşündüklerini okurla paylaşmışsındır. Yaptığın ilgilisine basit bir mesajdan ibarettir; alan alır, alınmayan sana kalır.
Bu yüzden “Ben yazmıştım” notu düşmeyi ya da ekranlarda “Ben demiştim” demeyi sevmem.
Kuralımı bugün hiç değilse bir parça bozacağım.
Cemal Kaşıkçı konusunda yaşanan son gelişme beni rahatsız etti. Bir meslektaşım Kaşıkçı, ülkesinin rejimi muhalif düşünceleri sebebiyle kendisini ‘düşman’ görmeye başlamış, o da ekmeğini kazanmanın yolunu gurbete gitmekte bulmuş…
Gazeteci başka ne yapabilir ki, o da gittiği ülkede de yazmaya ve görüşlerini bu defa bütün dünyayla paylaşmaya başlamış.
Öldürülmeseydi herhalde şimdilerde yazmaya devam edecekti.
Yazmasın, yazamasın diye vahşi bir biçimde hayatına kast edildi Cemal Kaşıkçı’nın. Bir belgeyi alabilmesi için ülkesinin diplomatları tarafından İstanbul’a çekildi, başkonsoloslukta kendisini öldürmek üzere gönderilmiş kalabalık bir tim tarafından infaz edildi.
Cesedi bile yok. Başkonsoloslukta parçalara ayrılmış ve infaz timinin yanında getirdiği bavullara doldurularak bilinmeyen bir yere gömülmüş de olabilir, kimyasal madde kullanılarak yok edilmiş de…