‘Dindar’ Hasan Cemal’e ne dersiniz? Az kalsın ‘namazında niyazında biri’ olacakmış…

Az kalsın Hasan Cemal bildiğimiz gibi biri değil de bambaşka –dini vecibelerini yerine getiren– bir Hasan Cemal olacakmış… Gelecek yıl 75. yaşgününü kutlamaya hazırlanan Hasan...

Az kalsın Hasan Cemal bildiğimiz gibi biri değil de bambaşka –dini vecibelerini yerine getiren– bir Hasan Cemal olacakmış…

Gelecek yıl 75. yaşgününü kutlamaya hazırlanan Hasan Cemal ülkemizin en kıdemli ve kıdemli olduğu kadar da çalışkan gazetecilerinden…

- Reklam -
Artık gazetelerde köşesi yok, ancak bu durum görüşlerini paylaşmasına engel olmuyor.

İnternet gazeteciliğinde ayağı sağlam yere basan ‘t24.com.tr’sitesinde sıkça yazılarını okuyabiliyoruz.

Çok daha serbest hissettiği için kendini, lâfını kimselerden esirgemiyor da.
Şu sıralarda hayatını gözden geçirdiği bir kitapla okurları karşısına çıktı Hasan Cemal; ‘Hayat Böyle Geçip Gidiyor’ adını taşıyan kitap (Everest Yayınları, 2018) kişiliği hakkında daha önce öğrenmediğimiz pek çok ayrıntıyı içeriyor.

Jean Jaques Rousseau’nun anılarıyla mukayese edilebilecek değerde bir kitap bu, ama nedense medyada beklediği ilgiyi göremedi.

KIsa süren ‘dindar Hasan Cemal’ dönemi
Yazımın girişinde “Az kalsın” diyerek dikkatinize sunduğum anekdot da kitaptan (s. 89).

Kitabın bu bölümünün başlığı şu: “Bir zamanlar namaz kılmayı bile öğrenmiştim.”

Anne babasını hatırladığı satırlar…

Okuyalım:

“Dindar bir aileden gelmiyorum. Annemle babamın dinle ilgileri yoktu. Ortaokuldayken, sınıftaki bazı arkadaşlarımın teşvikiyle birkaç kez oruç tuttuğumu anımsıyorum. Uykudan uyanıp sahura kalkmak bana güç gelmişti. İple çektiğim iftar vaktini daha çok sevmiştim. Belki de iftar sofrasının zenginliğinden kaynaklanan bir duyguydu bu.”

Evde oruç tutan olmadığına göre zengin iftar sofrası ne iş?

Onun ipucu da şu satırlarda:

“Bir zamanlar namaz kılmayı da öğrenmiştim. Ortaokul sonda Ahmet adında bir sınıf arkadaşım vardı. Babası, emekli levazım albayıydı. Nimazında niyazında hoş bir insandı. İstanbul’daki bir yaz tatilinde Ahmet’le bana namaz kılmayı öğretmişti. Duaları küçük bir not defterine el yazımla ayrıntılı biçimde yazmış, ezberlemiştim.”

Devam edelim:

“Ahmet’in babası bizi ilk kez camiye götürdüğü zaman nasıl heyecanlandığımı anımsıyorum. Tatil dönüşüydü. Rahmetli babam bendeki değişimi fark etmiş, anneme sormuştu, ‘Bizim oğlan n’apıyor?’ diye. Vaziyeti öğrenince de, bana biraz sert bir dille bozuk atmıştı. / ‘Haso sen bırak bu işleri, git futbolunu oyna!’ / Ben de futbolumu oynamıştım.”

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Adalet herkese lazım 22 Kasım 2024 | 1.016 Okunma Can ile Canan arasında tam bir mutabakat varmış 21 Kasım 2024 | 1.276 Okunma Kınarsın, bir daha yapmamasını söylersin… Fakat ihraç? 19 Kasım 2024 | 2.856 Okunma İşimiz papatya falına kaldı: Kopacak mı, kopmayacak mı? 17 Kasım 2024 | 584 Okunma Erdoğan “Mutabakatımız tam” diyor ama… 15 Kasım 2024 | 1.310 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar