HDP’li üç başkan görevden alındı.. Yanlış bir karar.. AK Parti yanlış kararlar almak zorunda mı?
İnsanlar her konuda hep haklı çıkmak isterler, bu genel bir kuraldır. Pek çok insanın aksine ben şu sıradaki temel kabullerim yüzünden haksız çıkmayı arzu ediyorum.
Sonuçta burada genellikle siyasi yorum yapıyor, siyaset alanında yer alan kişiler ve kurumlarla ilgili görüşlerimi paylaşıyorum. Değindiğim konular arasında duruma dair değerlendirmeler olduğu kadar gelecekle ilgili beklentilerim de var. Çoğu olumsuz bu beklentilerimin. Olumsuz değerlendirmelerde haksız çıkmak istemem bu sebeple ülkenin yararına. Siyasetçinin yanlışı hepimiz için en azından zararlı, bazen de felaket oluyor çünkü.
[Birinci dünya savaşı patladığında, ülkenin çıkarı o savaşa bulaşmamak iken pek az kişi devleti yöneten İttihatçı kadronun ülkeyi savaşa sokmak için fırsat kolladığını fark etmiş, fark edenlerden daha azı da bunu değerlendirme konusu yapmıştı. O az sayıda yorumcunun da, sonuçlara bakarak, sonradan, “Keşke haksız çıksaydım” dediğine eminim.]
Bir yanlış karar örneği
Geçen Mart ayı sonunda (31 Mart 2019) yapılan yerel seçimde iktidar partisinin önemli belediyeleri kaybetmesi, özellikle İstanbul’da tekrarlanan seçimde (23 Haziran 2019) büyük bir yenilgi tatması, pek çok kişiyi son birkaç yıldır izlenen politikalardan vazgeçileceği umuduna sevketti. Hemen herkes, “AK Parti kendini yenileyecek, vatandaşa ters gelen uygulamalardan vazgeçecek, demokrasinin tıkanmış görünen kanallarını genişletecek, yine yeni yeniden açılımlar başlatacak” diye düşünmeye başladı.
AK Parti içerisinden “AK Parti ömrünü doldurdu; yenilenmiş bir AK Parti’ye değil yeni bir AK Parti’ye acilen ihtiyaç var” sesleri hem de “Reise ölümüne bağlıyım” diyenlerden çıkmaya başladı.