İstanbul’daki sarsıntı bana bizzat yaşadığım büyük depremi ve sonrasını hatırlattı.. İçim hiç rahat değil…
Deprem sözcüğü bile insanın içini ürpertir; özellikle bizlerin… Özellikle de 20 yıl önce yaşanan ve çok sayıda insanımızın canına mal olan Marmara Depremi’nden sonra…
İstanbul dün yine sarsıldı. Bereket bu beklenen o ‘büyük sarsıntı’ değildi.
İnsanın canı tatlıdır.
20 yıl öncesinden biliyoruz: İstanbul’u 20 yıl öncekinden daha büyük bir deprem bekliyor. Bir tek zamanını bilmiyoruz. Bugünün şartlarında öyle büyük bir depremde ne kadar can kaybı olacağını bile uzmanlar üç aşağı beş yukarı hesaplayabiliyorlar.
Can kaybını azaltmak, hatta küçük rakamlara indirmek için elimizde 20 yıl gibi hayli uzun bir zaman vardı.
Bizdekinden daha büyük çapta depremlere maruz kalan bazı ülkeler bunları çok az zayiatla atlatmanın yolunu buldular.
Japonya’da olduğu gibi.
Deprem kuşağında bulunduğu birkaç kez sallanmasından bilinen ABD kentleri de bu anlamda hazırlıklı; Kaliforniya’da evlerin neredeyse hepsi depremden pek az etkilenecek biçimde inşa ediliyor.