Neye kafam takılsa, ne izlesem, ne dinlesem aklıma muzır düşünceler üşüşüyor.. Ne yapmalıyım bilmiyorum…
Dün öğleden sonra bizden uzak mekanlarda yaşanan fakat bizi de yakından ilgilendiren iki gelişmeyi izlemek üzere televizyon karşısına oturdum:
ABD’de Donald Trump’ın başkanlığını sona erdirebilecek önemli bir tanığın, davet üzerine karşılarına çıkacağı senatörler tarafından sorguya çekileceği oturum ile İngiltere’de eş-zamanlı gerçekleşmekte olan başbakanlar değiş-tokuşunu…
ABD’den dünyaya pencereler açmak üzere yayın yaptığını varsaymamız gereken CNN-International’da Robert Mueller’in Senato’daki ifadesi canlı yer almıyordu; Amerikalı yayıncı onun yerine İngiltere’deki eski başbakanın istifasını sunduğu yenisinin atandığı Kraliçeli seremoniyi canlı yayınlamayı yeğlemişti.
İngiliz BBC-World ise tam tersini yapmış, Kraliçeli seremoni yerine önceliği Mueller’in tanıklığını duyurmaya vermişti.
Her iki tercihi de ilginç buldum.
Amerikalılar başkanlarının yasalara aykırı davranışlarını dünyaya duyurmak istemiyorlar mıydı yoksa? Yalan söylediğini, bir başka ülkenin çıkarlarını kendi ülkesinin çıkarlarının önüne koyduğunu, seçiminin bile Rusya desteğiyle mümkün olabildiğini?