Neyi tartıştığımızı iyi bilelim
‘’IŞİD’i hafife aldığımızı, kafa koparan, kadınları köle statüsüne indiren acımasız örgütün yok edilmesi gerektiğini sizler söyleyip yazmıyor muydunuz?’’ diye...
‘’IŞİD’i hafife aldığımızı, kafa koparan, kadınları köle statüsüne indiren acımasız örgütün yok edilmesi gerektiğini sizler söyleyip yazmıyor muydunuz?’’ diye soruyorlar...
Doğru. Gerçekten de öyle. Kendi hesabıma daha IŞİD’in adı bile ortalarda dolaşmazken, Suriye’deki rejimi sona erdireceğiz diye Türkiye’nin sınırlarının yol geçen hanına çevrildiğini fark ettiğim ilk günden beri, bunun yanlışlığına işaret ediyorum...
Musul’a saldırısı ve hâkimiyet kurması sonrasında ise IŞİD konulu uyarılarımın dozunun ne denli arttığını okurlar biliyor.
Sadece yaptıkları yüzünden karşı değilim IŞİD’e, yaptıklarını İslam dinine mal ettikleri için de karşıyım.
Kısası, yazının başına aldığım târiz cümlesine itiraz edecek değilim.
Ancak orada durmayıp hemen ardından şunu ekliyor aynı kişiler: ‘’Uçaklarımızı gönderip IŞİD hedeflerini vurmamıza neden karşı çıkıyorsunuz?’’
İşte bu sorunun altında yatan savunmaya şiddetle itirazım var.
Bugünün dünyası hepsi de “modern” bir sürü vahşi örgüt doğurdu. Kimi etnik, kimi dini motiflerin ardına sığınarak bulundukları coğrafyaları kana buluyor bu örgütler... Hiçbiri bugüne kadar amaçlarına ulaşamadı; yarattıkları terör iklimi örgütlere devlet olma fırsatı vermedi. Ne Ortadoğu’da, ne Latin Amerika’da, ne de Uzakdoğu’da...