Seyahat sevenlere kendi uçakla seyahat deneyimimizi örnek olarak sunuyorum…
lk kez başımıza geliyor, ama iyi ki öyle oldu: Ülkemizin iki en önemli bayrak taşıyan havayolu ile ilgili ilk elde bilgi edinmenin başka bir yöntemini bulmak herhalde imkansızdı.Bir yakınımla bugün bir...
lk kez başımıza geliyor, ama iyi ki öyle oldu: Ülkemizin iki en önemli bayrak taşıyan havayolu ile ilgili ilk elde bilgi edinmenin başka bir yöntemini bulmak herhalde imkansızdı.
Bir yakınımla bugün bir yurtdışı seyahatten döndük. Aynı ülkeden yola çıktık; ancak birimiz Pegasus’la (bu ben oluyorum), öbürümüz (yakınım) de THY ile…
Bulunduğumuz ülkeden bizim uçakların gece geç saat kalkanlarınaydı biletlerimiz. Benim uçağım yakınımınkinden 20 dakika önce kalkacak ve Sabiha Gökçen Havalimanı’na inecekti. THY uçakları ise yeni İstanbul Havalimanı’nı kullanıyor.
Uçakların salona gitme anonsları birbiri ardına ve kalkışa en az iki saat kala yapıldı; “Acele gidin” uyarısıyla ve üç dilden: Ülkenin dili, Ingilizce ve Türkçe. Birlikte bir kafede otururken gelen bu çağrılara cevap olarak havalimanının iki farklı ucundaki salonlara gitmek üzere kalkma ihtiyacı hissettik.
Salonlara ise kalkışa az bir zaman kala alındık. Bütün yolcular bizler gibi davranıp salonlar önüne erkenden geldikleri için çoğu vaktin gelip kapıların açılmasını ayakta beklemek zorunda kaldı. İki saat boyunca…
Salona geçildiğinde, ülkenin güvenlik taramasından geçmiş bizleri (THY ve Pegasus yolcularını) bir de uçak şirketlerinin kendi güvenlik şirketleri sıkıca taratarak salona aldı.