Sığınmacıları Suriye’ye gönüllü mü gönderelim, yoksa zorlayalım mı?
Gazeteci Fehmi Koru’nun bugünkü (20.04.2022)''Sığınmacıları Suriye’ye gönüllü mü gönderelim, yoksa zorlayalım mı?’’ başlıklı yazısı.
Sorun haline gelmiş konuları, tartışmamız gerektiği ve tartıştığımızda yararlı sonuçlar alınabileceği sırada değil de, her şey olup bittikten ve sorunun çözümünün önündeki engeller aşılması hayli güç -hatta imkansız- hale geldikten sonra tartışıyoruz.
Zamana da, çenemize de yazık.
Son tartışma konumuz olan sığınmacılar öyle konulardan…
‘Arap baharı’ diye adlandırılan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki ülkelerin çoğunda demokrasi arzusunun dışa vurmasıyla kendini belli eden süreç, en son güney komşumuz Suriye’ye uğradı (2011). Başka bazı ülkelerde saltanatları ve rejimleri sarsan sürecin Suriye’de de benzer bir sonuca doğru evrilmesi beklendi.
Bekleyenler siz-biz olsak neyse, hesap yanlışını, devlette karar alma mekanizması içerisinde yer alanlar yaptılar.
Hesapları şuydu: Suriye rejimi saltanatları sarsan sürecin en zayıf halkasıydı. Yönetimde bulunan Baas Partisi halkın çok azıyla ortak paydası olan bir tabana dayanıyordu. Beşşar Esad ve Baas’ın ileri gelenleri Suriye’de bir azınlık mezhebine mensuptular. Halkın büyük çoğunluğu “Yeter” dediğinde rejimin devrilmesi kaçınılmazdı.