Son zamanlarda anlamakta zorlandığım konular var [Belki sizler anlarsınız diye yazıyorum]
Açık kanalda yayınlandığı için geçen akşam oynanan Türkiye-Hollanda milli maçını çoğunuzun keyifle izlediğini varsayıyorum. Sonuç pekala 4-0 da olabilirdi; iki dakika süren bir gaflet...
Açık kanalda yayınlandığı için geçen akşam oynanan Türkiye-Hollanda milli maçını çoğunuzun keyifle izlediğini varsayıyorum. Sonuç pekala 4-0 da olabilirdi; iki dakika süren bir gaflet anında rakipten iki gol geldi ve maç ‘Türkiye 4 – Hollanda 2’ sonucuyla bitti.
Dört golden üçünü kaydeden Burak Yılmaz’ın fileleri havalandırdıktan sonraki tavırları benim kadar sizin de dikkatinizi çekmiştir. Gollerine sevinen takım arkadaşları kendisine sarılmak için koştuklarında onu yakalayamadılar; garip el-kol işaretleriyle bir yerlere karşı mesaj vermeyi yeğliyordu çünkü…
Oysa onun yüksek perdeden seslendiği tribünler Korona yüzünden boştu.
Takım arkadaşlarıyla golün sevincini paylaşmak varken boş tribünlere kafa tutmanın gerekçesini anlayamadım.
Bir derdi olmalı golleriyle konuşmasına alıştığımız mahir oyuncunun, ama ne?
Anlamadığım işler son zamanlarda giderek artmaya başladı.