Tarih toplumu ayrıştırır mı? Bizde ayrıştırıyor.. İşte yeni örneği..
Tarih, ulusların çimentosudur birleştiricidir; idealler ve ülküler ortak tarih üzerine inşa edilir. Her ulusun tarihinde ayrıntılara inildiğinde konulara farklı yaklaşımlar ortaya çıkabilir, verilmiş...
Tarih, ulusların çimentosudur birleştiricidir; idealler ve ülküler ortak tarih üzerine inşa edilir.
Her ulusun tarihinde ayrıntılara inildiğinde konulara farklı yaklaşımlar ortaya çıkabilir, verilmiş kararların, atılmış adımların gerekliliği yönünden tartışıldığı görülebilir; ancak aynı tarihi olaya ‘muazzam başarı–ihanet’ veya tarihi kişiliğe ‘kahraman-hâin’ farkıyla bakıldığı pek görülmez.
- Reklam -
Bizimki hariç…
Yeni tartışma konumuz
Durduk yerde ‘derin tarih’ programı üzerine patlayan tartışmayı yeniden açacak değilim; her ne kadar konuyu ele almamı getiren o tartışmanın merkezinde bulunan isim olsa da…
Yeşilay dergisi son (Mayıs 2017, 1000.) sayısındaMustafa Armağan’la kapsamlı bir röportaja da yer vermiş.
Belli ki, tartışmaya yol açan TV programından önce yapılıp dergiye konmuş bu röportaj.
Esas tartışma, bugünden itibaren, o röportajda yer alan ifadeler üzerinden kopacağa benziyor.
Armağan’ın röportaja yansıyan Cumhuriyet’in kuruluşu ve hemen ardından yaşananlara ilişkin sözlerini bir gazete haberinden aktarayım:
“Yeşilay Dergisi’nde yayımlanan röportajın başlığı ‘1921’de İstiklal Marşı’nı kabul eden Meclis, nasıl oldu da 1923’ten sonra Men-i Müskirat Kanunu’nu (içki yasası) kaldırmayı düşünecek hale gelebildi?’ biçiminde.
Armağan ‘1920-1925 yılları arasında Men-i Müskirat Kanun (içki yasası) değişikliği ve kaldırılması serüveni oluyor. Peki, ne oldu da 1920’de kanunu koyan Meclis, 1923 ve sonrasında, kanunda değişikliğe ve kaldırmaya gitti?’ sorusuna şu yanıtı veriyor: ‘Milli Mücadele hareketi ile 1922 sonlarında önce Fransa, sonra İngiltere ile uzlaşma noktasına gelindi. Yani Gazi Mustafa Kemal Paşa önce Fransızlarla, sonra İngilizlerle anlaştı. Gizli falan da değildi bu anlaşma. Nedir bu anlaşma? Dünyada bir devlet kurulacaksa Fransa ve İngiltere’nin izni olmadan kurulma şansı yok. Bunu görünce de bu politikalarına ters düşmeyecek bir yol bulayım denildi. İngiltere ve Fransa’nın endişesi neydi? Hilafetten kaynaklanan İslam dünyasındaki etkimiz. Osmanlısızlaştırma ve İslamsızlaştırma dediğim iki kavramla özetleyebileceğim bir süreci başlatacak yöntemle anlaşmak istediler. Osmanlı dili, alfabesi kaldırıldı. Bunlar, İslam’la bağın kesilmesine yönelik taleplerdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına ancak bu şekilde izin verilebilirdi. Sultan Vahdettin buna direndiği için bugün hain olarak biliniyor. Ama bunun bedeli ne oldu, hem İngiliz hem bizim tarih kitaplarımızda Sultan Vahdettin kötülendi. Ama Mustafa Kemal Paşa hakkında bir şey yazılmadı hiç. Halbuki Çanakkale Zaferini İngilizlere karşı kazanmıştık.”